Skip to main content

Posts

Showing posts from 2014

Tok Açın Halinden Ne Anlar?

  Ana caddedeki yolun kenarında, karşıdaki marketin bıraktığı çöpleri karıştıran insanlar gördüm bugün. Bir anne, bir baba ve bir de küçük çocuk...     Ben neden şanslıyım da, hava almak için çıktığım pencereden onları izliyorum; veya onlar neden şanssız da hava karardıktan sonra yiyecek bir şeyler bulmak umuduyla çöp poşetlerini teker teker yoklayıp içinde bir şey var mı diye bakıyorlar, bilmiyorum. Tam o anda akşam yemeğini fazla kaçırdığım için karnımdaki ağrıyı hatırladım. Gerçekten de o yemeyi yiyebilmek için ne yaptığımı hatırlamıyorum. Çünkü bir şey yapmadım.   Bizler çatlayana kadar yemek yiyip sonrasında sindirmek için soda içiyoruz. Ama bazı insanlar ailecek çöp poşetlerini karıştırmak zorundalar akşam yemeklerini yiyebilmek için.Bu dünyadaki hiçbir şeyin adil olmadığını biliyorum. Ama yine de bu, olanları kabullenebildiğim anlamına gelmiyor ve içimin acımasına da engel olmuyor.  Peki dilencilere para vermek mi çözüm diy...

İnsan Kendi Engelini Kendisi Yaratır

 Engel diye bir şey yoktur bu dünyada. Her insan kendi engelini kendisi yaratır aslında. Hepsi insanın kendi beyninde inşa ettiği duvarlar ve sınırlardan ibarettir. İnsana engel tek bir şey varsa, o da beynidir.   Beynimiz nasıl isteyince harika işler çıkartabiliyorsa, istemeyince de –daha doğrusu biz onu istemediğimize inandırdığımızda da- hiçbir iş yapamaz hale geliyor. Olay sadece istemekten ibarettir çoğu zaman. Ee istiyorum istiyorum olmuyor diyenler için ekleyeyim; herhangi bir çaba göstermeden salt istemek, ne yazık ki hiçbir sonuç vermiyor. Her ne kadar işin kilit noktası istemekse de; azim, çaba ve harekete geçme faktörleri olmadıktan sonra tek başına isteme eylemi pek de bir anlam ifade etmiyor.    Bu noktada insanın kendisine dönüp şu soruyu sorması gerekiyor; ben bu hayattan ne istiyorum? Çok klişe ve basit bir soru belki ama hayat da basit şeylerde gizli çoğu zaman. Bu hayattan tam olarak istediğimiz şeyi belirledikten sonra yapılması gereken...

Kendin Olmak

  Ne garip bir zamanda ya şı yoruz. Kendimizi birilerine ispatlama ihtiyac ı sarm ış dört bir yan ı m ı z ı . Ve bu yüzden hiç olmad ığı m ı z karakterlere bürünüyoruz ba ş kalar ı n ı n yan ı nda. Hiç olmad ığı m ı z ki ş ileri oynay ı p hiç gülmedi ğ imiz kadar çok gülüyoruz, en sahtesinden.  İnsanl ı k olarak en usta tiyatroculara ta ş ç ı kart ı r ı z ş u zamanda yapt ı klar ı m ı zla. Sevilmeme ve takdir edilmeme korkusundan m ı d ı r, yoksa etraf ı nda bulunan insanlar gibi davranmay ı nca d ış lanacağ ı endi ş esinden midir bilinmez. Ama o kadar samimiyetsiz davran ış la dolu ki etraf, rahats ı z olmamak elde de ğ il.   Mevlana'n ı n çok sevdi ğ im bir sözü var. Ve san ı r ı m bu sözü bilmeyen insan da yok. "Ya oldu ğ un gibi görün, ya da göründü ğ ün gibi ol." Bu söz asl ı nda benim bütün yaz ı da aç ı klamaya çal ış t ığı m ş eyi, tek cümlede özetliyor. Gerçekten de günümüzün korkusu be ğ enilmeme, günümüzün hastal ığı ise gösteri ş yapma ve old...

İnsan Plan Yapmış Kader Gülümsemiş

   İ nsano ğ lu hayalperest. Hep hayaller kurar ı z. Çok hayaller kurar ı z. Ya ş ayaca ğı m ı z ı n garantisi varm ış gibi otuz y ı l sonras ı n ı hayal ederiz. Bu normal bir  ş ey. Hayali olmadan ya ş ayamaz çünkü insan. Bunda bir s ı k ı nt ı yok. Ama as ı l s ı k ı nt ı , o kurdu ğ umuz hayali ince ince planlamaya kalk ı nca ortaya çıkıyor.   Hayatımızı tamamen istediğimiz yönde götürebilirmişiz gibi, her şeyi düşünüp her detayı planlıyoruz. Sonra öyle inanıyoruz ki yaptığımız o plana, ondan başka türlü olmasının imkanı yok! Kesinlikle öyle olacak, başka çıkar yolu yok. Hayatın, bizim planlarımız doğrultusunda gitmediği ve onu yönlendiremediğimiz acı gerçeğiyle karşılaşıyoruz sonunda. Sanki her aksilik, bu da olmaz dediğimiz her terslik; pozisyonunu almış, harekete geçmek için bizi bekliyor. Ve sen ne kadar sonuca odaklanırsan odaklan, o hiç hesap etmediğin aksilik, seni başka sonuca gitmeye zorluyor.   Sanırım yıllarca hayatın hep bize hizmet ede...

Önyargı

  Elimdeki büyük market arabas ı n ı a ğı r a ğı r itiyorum reyonlar ı n aras ı ndan. Günlerden cumartesi. Ve markette bir hareketlilik var. Küçükken tatmaya bay ı ld ığı m, ş imdilerde ise pek ilgilenmedi ğ im, yiyecek tan ı t ı m stantlar ı açm ış lar her yere.  Yan ı ndan geçmekte oldu ğ um stand ı n sahibi ş algam suyu tan ı t ı m ı yap ı yor. Küçük plastik bardaklara doldurdu ğ u bu k ı rm ı z ı içecek ve mü ş teri çekmek amac ı yla yüzüne tak ı nd ığı gülümsemesiyle beni stanttaki ş algamlardan birini denemeye davet ediyor. "Te ş ekkür ederim, ş algam sevmiyorum" diyorum. Sonra beni dü ş ünmeye ve bu sat ı rlar ı yazmaya iten o cümleyi söylüyor: "Ne kadar önyarg ı l ı s ı n ı z!"  Sat ış yapma amac ı yla m ı söyledi yoksa o iki dakika içinde karakter analizimi mi yapt ı bilemiyorum. Ama oradan uzakla şı rken bir sonuca varmam ı sa ğ lam ış t ı söyledikleri. Evet, san ı r ı m önyarg ı l ı yd ı m.  Daha birkaç gün önce ve bundan birkaç ay ön...

O Captain My Captain

    Sometimes you watch a movie and regret that you didn’t watch it before. And you say to yourself “why didn’t i watch it before, where were i?”. That movie just suits this sentence. And i was really regret because i have just watched it yet. That is “Dead Poets Society”.   “O captain my captain. Who knows where that comes from? Anybody? Not a clue? It is from a poem by Walt Whitman abour Mr. Abraham Lincoln. Now in this class you can either call me Mr. Keating or if you’re slightly more daring, O Captain, My Captain.”   These are words from Mr. Keating and probably “o captain my captain” is the famous replic of the movie. Let me explain that how did i decided to watch this movie. A few weeks ago i learned from news that a famous actor Robin Williams has died. And the people were talking about one of his famous movie “Dead Poets Society”. And after i learned this, one of my friend, who is a nice friend* by the way, has told me; “Did you watch dea...

Difficult Lives

   Sometimes i think, where is my life going? What kind of things are waiting for me during my whole life?   I mean, we are doing something all the time for working, for enjoying and certainly for living. But still i am thinking, what is the next one? Yes, i have tried my life get better   and so what?   Every person has a purpose to reach. Everyone has a dream to make it real. But still, people can’t stand without thinking. What will be happen when i reach my goals? Is there will be a new goal to reach? Will my all life go like this way?   Yes, that is the fact, we have to study first and then work for have a better life. But after some years, all this struggle is becoming to you meanless. For example, when you are in highschool, you dream a nice university. When you are in university, you dream a good job for you. When you find a job, maybe you dream a better job or being retired earlier and get a lot money without working.   This...

Boş Zamanlar

  Boşa geçen zamanlarımı ileride arayacağımı düşünüp üzülürüm bazen. Ama insanoğlu böyle değil midir zaten? Bir şeyi yapmaz yapmaz, tam yumurta kapıya dayandığında yapar.   Boş zamanlarımızın, bir meşguliyetimizin olmadığı zamanların, hiç ama hiç kıymetini bilmeyiz. Hâlbuki hayallerimiz vardır. Bizi o hayallere ulaştıracak planlar yaparız. Ve o planları uygulayabilelim diye bir sürü zaman verilmiştir bize. Ama biz genellikle o zamanları aylaklıkla geçiririz. Sonra da artık boş zamanımızın olmadığı günlere geldiğimizde, boşa geçen o kadar zamana hayıflanıp dururuz. Her ne planladıysak gelecek için, bunlar bugünlerde yapılmalı ki; yarınlarda pişmanlık duyulmasın. Yoksa yarın geriye dönüp baktığımızda elimizde boşa geçirilen koca bir ömürden başka bir şey kalmaz.   Hiçbir şey ertelemeye gelmez. Hele hayat hiç hiç ertelemeye gelmez. Her saniye birilerinin ve da ettiği bu dünyada boşa geçen ve lüzumsuzca çarçur edilen zamanın, insanın kendisine karşı yapıp ya...

Les Choristes

  Les choristes, diğer bir adıyla Koro, 2004 yılı Fransız yapımı bir filmdir. Kötü yönetilen bir okulda yatılı kalan öğrenciler ve onların öğrenci mümessili Clement Mathieu’nin oluşturduğu bir koroyu konu alır. Müzikle ilgisi olan-olmayan herkese 130 dakikalık bir keyif yaşatacak türden bir eserdir.   Ünlü bir film olup olmadığını veya ödül alıp almadığını bilmiyorum. Açıkçası hiç araştırmadım. Çok da mühim değil bence. Ama beni çok etkileyen bir film olduğu kesin. B ugün beşinci kez izledim. Asla bıkmam dediğim filmlerin başında yer alıyor. Her izleyişimde beni geçmişe götürüyor. Eski zamanları hatırlayıp duygulandığım sahneler oluyor.   Eski zamanlar derken, ortaokuldayken okulun korosunda olduğum günleri kastediyorum. Belki 3 yıl gibi kısa bir zaman dilimiydi müzikle olan uğraşım, ama çok güzel zamanlar olduğunu söyleyebilirim.   Herhangi bir müzik eğitimi almamış olmama ve bir müzik aleti çalamıyor olmama rağmen, müzik benim içi...

Kağıt Para

*okuyucuya not: iki aya yakın bir süredir yazı yazmıyordum. bu yazım, deneme türünde değil hikaye türündedir.   Garsona doğru eliyle “bir kahve daha getirir misiniz” diye işaret yaptı. Gittiği her yere en az yarım saat erken gittiği için böyle hep beklemek zorunda kalıyordu. Fazla dakik oluşu yüzünden arkadaşları gelmeden en az iki fincan kahve içmiş oluyordu her defasında. Garson kahve fincanını masaya bırakırken yanında yiyecek bir şey isteyip istemediğini sordu. Kafasını iki yana salladı ve garson masadan ayrılırken o derinlere daldı.     Son yıllarda yaşadıklarını düşündü. Eskiden hayat dolu ve çok mutlu bir insanken şu son birkaç yıl niçin yaşadığını düşünüp durur olmuştu. Hayatı artık ona o kadar manasız geliyordu ki! İnsanlar çok bencildi. Onlardan bıkmıştı. Yaşanılan her şey anlamını kaybetmiş gibiydi. Eskiden zevk alarak yaptığı pek çok şey şimdi sadece tamamlanması zorunlu birer ritüele dönüşmüştü. Arkadaşlarını eskisi gibi arayıp sormaz olmuştu. O...

Başarıya Haset Etmek

  Siz başarı merdivenlerini bir bir tırmandıkça sizi kıskanan, çekemeyen ve sizinle arasına mesafe koyan insanlar mutlaka olacaktır. Bundan daha doğal bir şey yoktur. İnsan her zaman kendisinde olmayanı ister ve buna sahip olanları gördükçe de içinde ona sahip olma arzusu doğar. Bunu başaramayınca da içten içe o kişiye haset eder, hatta belki yolunu bile değiştirebilir onu görünce.   İmrenmek başkadır, kıskanmak başka. Bir arkadaşımızın başarısına imrenebiliriz. Bu da doğaldır. Ama eğer imrenmenin sonucu "niye ben değil de o?" na gidiyorsa bu imrenmekten çıkmış, kıskanmaya doğru yol almış demektir.   Arkadaşlar birbirinin başarısına üzülmezler, kıskanmazlar. Aksine sevinilecek bir durumdur bu. Arkadaşının başarısına kendi başarısıymış gibi sevinen insan, iyi arkadaştır. Çünkü arkadaş olmak bunu gerektirir; başarıyı paylaşmayı.   Ne var ki, bu son dediğim, günümüzde artık pek zorlaşmıştır. İnsanlar arkadaşlarının başarısına üzülürler, evet. Ama onların ba...

Hiç Kimse Göründüğü Gibi Değil

  Hiç kimse göründüğü gibi değildir. Aslında hepimiz bir nevi hayatın bizi takmaya mecbur bıraktığı maskeleri takıyoruz. Dışarıdan göründüğümüz biz ile aslolan biz arasında ne de büyük farklar var. Hatta belki de uçurum denebilir buna.     Kimse mükemmel değildir, evet. Kimse kusursuz da değildir. Hatta bunun da ötesinde, aslında kimse dışarıdan göründüğü kadar iyi ve mutlu da değil! Herkes öyle dertler taşıyor ki yüreğinde; kimsenin bilmediği, kimsenin görmediği. Kazara duyuverince bu dertleri, şaşakalıyorsunuz. Bir yandan karşınızdakine üzülürken, bir yandan da içinizden ‘’çok şükür’’ demekten kendinizi alamıyorsunuz. Hayat bazılarımız için ne kadar da zor böyle!   Evet, herkesin sınavı farklı ve kendine göre belki de. Ama yine de, herkesin aslında şükredebileceği pek çok yönü olan harika bir hayatı var. Hayat öylesine kör etmiş ki gözümüzü, bunu çoğu zaman göremiyoruz bile. Hayatın koşuşturmacasına kaptırmışız kendimizi ve ‘ne oluyor böyle’ diye etrafa b...

Özen

  Yapılan işlerin gelişigüzel değil de belli bir itina ile yapılması demektir özen. Hayatın her alanında karşımıza çıkar.     İnsan niye özen gösterir? Karşısındaki insanlar bu özeni hak ettikleri için mi? Kesinlikle hayır! Bir insanın yaptığı işe özen göstermesi tamamen kendi kalitesiyle alakalı bir durumdur. İnsan başkaları beğensin diye değil, kendisine olan saygısından dolayı özenli olmaya dikkat eder ya da etmez. Bir işin yapılıp yapılmaması kadar, nasıl yapıldığı da çok önemlidir. Her gün sayısız olay yaşıyoruz ve pek çok kişiyle iletişim halindeyiz. Peki yaptığımız işlerin, konuştuğumuz kişilerin kaçında bu özen yükümlülüğünü yerine getiriyoruz?       Dedim ya, özen hayatın her alanında. Karşınızdaki kişi size bir şeyler anlatırken, kendi konuşacağınız şeyi tasarlamak yerine onu dinlemektir, özen. Her gün yapılan yemeğin, biraz daha itina ile hazırlanıp yenmesidir özen. En ufak şeyden tutun da, en büyük olaylara kadar, özenli davranmak o kad...

Bağlanmak

  İnsanlar vardır. Hayatınıza girerler. Alt üst ederler hayatınızı. Çıktıkları için çok sevinirsiniz hayatınızdan. Bazı insanlar da vardır ki, hayatınıza iyi ki girmişlerdir. Öylesine iyi dost olmuşlardır ki size, onsuz bir anınızı bile hayal edemezsiniz.   Onun hayatınızdan çıktığını hayal etmek, hayal ufkunuzun sınırlarını zorlamak demektir. Bir süre sonra öyle alışırsınız ki birbirinize, onun hayatınızdan çıkması, kırk yıllık alışkanlığınızın değişmesinden daha güç gelir.   İnsanlar vardır. Size yakınken bile uzak hissettiğiniz, size uzak olmasına rağmen yanı başınızda hissettiğiniz. ‘’Kimi zaman yakınımdaki uzağım, uzağımdaki yakınımdır hayatta.’’ diyor Mustafa Ulusoy.   Peki, bu mudur hayat? Her gidene böylesine hüzünlenmek midir yaşamak? Sürekli sevdalar-vedalar arasında kalmaya gerek var mıdır?   Sahiplik duygusu sarmış dört bir yanımızı. Kendimize sahibiz, ailemize sahibiz, eşyalarımıza sahibiz, dostlarımıza sahibiz. Her şeye sahibiz ve bir t...