Ana caddedeki yolun kenarında, karşıdaki marketin bıraktığı çöpleri karıştıran insanlar gördüm bugün. Bir anne, bir baba ve bir de küçük çocuk...
Ben neden şanslıyım da, hava almak için çıktığım pencereden onları izliyorum; veya onlar neden şanssız da hava karardıktan sonra yiyecek bir şeyler bulmak umuduyla çöp poşetlerini teker teker yoklayıp içinde bir şey var mı diye bakıyorlar, bilmiyorum. Tam o anda akşam yemeğini fazla kaçırdığım için karnımdaki ağrıyı hatırladım. Gerçekten de o yemeyi yiyebilmek için ne yaptığımı hatırlamıyorum. Çünkü bir şey yapmadım.
Bizler çatlayana kadar yemek yiyip sonrasında sindirmek için soda içiyoruz. Ama bazı insanlar ailecek çöp poşetlerini karıştırmak zorundalar akşam yemeklerini yiyebilmek için.Bu dünyadaki hiçbir şeyin adil olmadığını biliyorum. Ama yine de bu, olanları kabullenebildiğim anlamına gelmiyor ve içimin acımasına da engel olmuyor.
Peki dilencilere para vermek mi çözüm diye düşünüyorum kendi kendime. Ama arkadaşlarımızla gittiğimiz kafede bir kahveye sekiz lira verirken, yolda yanından geçtiğimiz dilencinin önüne bir lira bırakmak da ne kadar samimi orası tartışılır tabi.
Tok acın halinden anlamaz diye bir söz var ya, işte fevkalade doğru bir söz. İyi evlerde oturuyoruz, güzel yemekler yiyoruz ve kaliteli kıyafetler giyiyoruz diye herkesi kendimiz gibi zannediyoruz. Ve bırakın dünyadaki aç sayısını, kendi sokağımızdaki açları bile unutuyoruz. Yazık bizlere. Hem de çok.
Comments
Post a Comment