Siz başarı merdivenlerini bir bir tırmandıkça sizi kıskanan, çekemeyen ve sizinle arasına mesafe koyan insanlar mutlaka olacaktır. Bundan daha doğal bir şey yoktur. İnsan her zaman kendisinde olmayanı ister ve buna sahip olanları gördükçe de içinde ona sahip olma arzusu doğar. Bunu başaramayınca da içten içe o kişiye haset eder, hatta belki yolunu bile değiştirebilir onu görünce.
İmrenmek başkadır,
kıskanmak başka. Bir arkadaşımızın başarısına imrenebiliriz. Bu da doğaldır.
Ama eğer imrenmenin sonucu "niye ben değil de o?" na gidiyorsa bu imrenmekten
çıkmış, kıskanmaya doğru yol almış demektir.
Arkadaşlar birbirinin
başarısına üzülmezler, kıskanmazlar. Aksine sevinilecek bir durumdur bu.
Arkadaşının başarısına kendi başarısıymış gibi sevinen insan, iyi arkadaştır.
Çünkü arkadaş olmak bunu gerektirir; başarıyı paylaşmayı.
Ne var ki, bu son
dediğim, günümüzde artık pek zorlaşmıştır. İnsanlar arkadaşlarının başarısına
üzülürler, evet. Ama onların başarılarına, başarısızlıklarından daha çok üzülür
hale gelmişlerdir. Bu yüzden başarılı insanlar her zaman yalnız olmaya
mahkûmdur. Eğer şanslılarsa, kendilerini her koşulda seven, bir işi
başardığında onun adına sevinen birkaç arkadaşa sahiptirler. Ama değillerse, ne
yazık ki, olumlu bir netice elde ettiklerinde, sevinen gözlerden çok, hasetle bakan
gözler göreceklerdir.
Peki bu durum
yıldırmalı mıdır o insanı? Asla! Belki yalnızlaşacaktır başardıkça. Ama bu,
hayatın her anında devam edecek bir durumdur. İlkokul birinci sınıfta yapılan
okuma yarışmalarından tutun da, iş hayatında kabul edilen bir projenize kadar;
hayatın her kademesinde siz yükseldikçe, bir şeyler başarıp çoğunluktan
sıyrıldıkça, öne çıkmaya başladıkça, çekemeyenler olacaktır sizi. Ama her şeye
rağmen, başkaları hakkımda kötü düşünecek düşüncesiyle, çalışmaktan ve başarılı
olmaktan vazgeçmemeli insan. Ve daima önüne bakmalı. Çünkü arkasına bakarsa
şayet, ilerleyemez.
Comments
Post a Comment