Ne garip bir zamanda yaşıyoruz. Kendimizi birilerine ispatlama ihtiyacı sarmış dört bir yanımızı. Ve bu yüzden hiç olmadığımız karakterlere bürünüyoruz başkalarının yanında. Hiç olmadığımız kişileri oynayıp hiç gülmediğimiz kadar çok gülüyoruz, en sahtesinden.
İnsanlık olarak en usta tiyatroculara taş çıkartırız şu zamanda yaptıklarımızla. Sevilmeme ve takdir edilmeme korkusundan mıdır, yoksa etrafında bulunan insanlar gibi davranmayınca dışlanacağı endişesinden midir bilinmez. Ama o kadar samimiyetsiz davranışla dolu ki etraf, rahatsız olmamak elde değil.
Mevlana'nın çok sevdiğim bir sözü var. Ve sanırım bu sözü bilmeyen insan da yok. "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol." Bu söz aslında benim bütün yazıda açıklamaya çalıştığım şeyi, tek cümlede özetliyor. Gerçekten de günümüzün korkusu beğenilmeme, günümüzün hastalığı ise gösteriş yapma ve olduğundan farklı biri gibi görünmeye çalışmadır. İnsan neyse odur. Bir topluma girince onlar gibi hareket etme, oradan çıkıp başka bir topluluğa girince de onlara ayak uydurma ve onlardan biriymiş gibi davranmaya çalışma; hem insanı yorar, hem de çok gereksizdir. İnsan neden birilerine yaranmaya çalışır ki? Saygı görmek için mi? Eğer öyleyse, o insanın başka biri gibi davranmaya çalışırken gördüğü saygıyı, hiç görmesin daha iyidir.
İnsan duruşunda dik, tavırlarında da net olmalıdır. Her şeyden önce kendine karşı dürüst olma ihtiyacının bir sonucudur bu. Önce kendine, sonra başkalarına karşı dürüstlük ve davranışlardaki tutarlılık, hiç şüphesiz insanı, olmaya çalıştığı insanken aldığı saygı ve takdirden daha fazlasına ulaştıracaktır.
Comments
Post a Comment