Skip to main content

Öyle Bir Şeyler







İçimde öyle değişik bir hüzün var ki... Ben bu dünyadaki gerçeklerle nasıl başa çıkacağımı artık bilemiyorum. Kendi hüznüm üzüyor beni, evet. Ama sevdiğim insanların hüznü sadece üzmekle kalmıyor, kahrediyor. Onlar için ne yapabileceğimi bilmiyorum mesela. Ve bu acziyet beni bitiriyor.

Dünyada çok fazla güzel insan var. Herkesi çok ama çok seviyorum. Hatta bazen işi abartıp iyi yürekli olmayan insanlara karşı bile sempati duyar hale geliyorum. Ama sonra bir olay cereyan ettiğinde insanların takındıkları tavır ve söyledikleri sözler, beni o insanlara olan sevgimi sorgulamaya itiyor.


“Kavmimiz yanlış tufanlardan geçiyor” Onur Ünlü ’nün deyimiyle. Ve eleştirilecek gerçekten çok fazla şey var. Ben de rahatsızlık duyuyorum bunların bir çoğundan. Fakat eleştirmeye başlayanlar o kadar yanlış yerden yaklaşıyorlar ve o kadar kalp kırıyorlar ki, böyle bir eleştiri olacağına hiç olmasın diyorum. Eleştiriye konu olan şeylere kızıyorum. Sonra onları eleştirenlere kızıyorum. Esasen neye kızdığımı artık ben de bilmiyorum.

 Çok farklı denizler var içimde, dile getiremiyorum. Getirebileyim diye blog açtım, yazıya verdim kendimi; ama sonra dönüp bakınca aslında içinin epeyce boş kaldığını görüyorum. Herkes kimsenin kendisini anlamadığından dem vuruyor. Hakları var. Ama ben bu yaşıma geldiğim halde hala kendimi tam çözebilmiş değilim. Bu yüzden insanların başka insanları anlayamamasına şaşmıyorum.

İnsanlarla oturup bir kahve içip konuşmak en sevdiğim şey. Fakat esasen benim kendimi karşıma alıp bir kahve içmeye ihtiyacım var, bunu göremiyorum. Hayal dünyam uçsuz bucaksız. Ve gerçekleştirmek istediğim şeyler çok fazla.
Bunlara giden yolun nelerden geçtiğini biliyor, fakat gerçekleştirmek için kılımı kıpırdat(a)mıyormuşum hissiyatındayım.

Okuyunca baya anlamsız şeyler yazmışım gibi geliyor değil mi? Bu kez ne hissettiğimi ifade edebilirmişim gibi geldi ama sanırım yine başaramadım.
Ben istiyorum ki hiç kimse üzülmesin. Ama bu mümkün değil çünkü insanları üzen de diğer insanlar. Dünya deveran ettiği sürece bu mümkün olamayacak bir şey, ama çocuk aklım bunu kabul etmekte zorlanıyor.

Dünyadaki bütün kahveleri, bütün hayvanları ve bütün dilleri çok seviyorum. Her ne kadar yapmayı istediğim şeyler konusunda aktif olarak faaliyet gösteremiyor olsam da, yapmak istemediğim şeylerden uzak durmaya çalışıyorum ve şimdilik bu beni avutuyor. Yazıya giriş, gelişme yapamadığım gibi sonunu da bağlayamadım. Ama mükemmel bir şiir dinledim birkaç gün önce, bir arkadaş tavsiyesi üzerine. Buraya sonuç niyetine onu bırakıyorum.

 Meslek hayatım da yazın hayatım gibi olursa insanların vay haline. Ama kötü de olsa hislerimi bir parça bir yerlere dökebildiğim için mutluyum. Sağlıcakla.





                                                                                                                                                                                

Comments

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...

I TOLD MY STORY!

If you ask me what’s the coolest thing I’ve ever done in my life, I’d say, “Which one? I’ve done so many cool things!” But if you said, “Come on, be serious now,” I’d tell you: the day I told my story. That was the day I felt the bravest, coolest, and most inspired. It all started when one of my close friends invited me to the  TOUCH Network storytelling event. I was like, “Cool, let’s go.” I didn’t have any expectations, good or bad, except that I knew we’d see some farm animals since the event was taking place on a farm. So we went. It was a storytelling event, as advertised, but not just random storytelling. Four people talked about struggles they had overcome in life, how they did it, and what we could take from it. It was basically like TED Talks, but with fewer spotlights and more human touch. If you know me, you know I’m all about human connection, deep conversations, and touchy subjects. So I was so happy when I realized what was going on. I had the most beautiful tw...