Herkese ve
her şeye yeniden başlamak istiyorum. Yeniden yeniden yeniden. Bunun kadar az
şey beni bu denli heyecanlandırabilir. Bir şeyler istediğim gibi gitmeyince onu
düzeltmek yerine hikayenin en başına gitmek isterim hep. Çünkü bir tek o
şekilde işi kökten halledebilirim.
Yirmi bir yıldır yaşıyorum bu gezegende ama olmayı
istediğim yerde değilim. Neden? Bunun cevabı bende yok. Hep bir şeyler eksikmiş
gibi hissediyorum. Hep bir şeyleri ıskalıyorum ve bu yüzden şu hayatta hiçbir
zaman tam istediğim konuma ulaşamıyorum. Neden ya neden? Neden insan
içinde bulunduğu durumdan bir türlü memnun olmaz ki? Neden hep
daha iyisini isteriz, daha güzelini ararız?
Sanki her şeye sıfırdan başlasam hepsi düzelecekmiş gibi. Yeniden öğrensem okumayı, yazmayı, konuşmayı. Renkleri yeniden keşfetsem. Hayatımın ilk kitabını ilk kez alsam elime. Ve bitirdikten sonra yazar olmaya karar versem yeniden. Sevdiğim yiyecekleri ilk defa yesem ve yine güzellikleri karşısında hayrete düşsem. İlk kez evimden dışarı çıkıp biriyle tanışsam ve arkadaş kelimesini yeniden tanımlasam.
Sanki her şeye sıfırdan başlasam hepsi düzelecekmiş gibi. Yeniden öğrensem okumayı, yazmayı, konuşmayı. Renkleri yeniden keşfetsem. Hayatımın ilk kitabını ilk kez alsam elime. Ve bitirdikten sonra yazar olmaya karar versem yeniden. Sevdiğim yiyecekleri ilk defa yesem ve yine güzellikleri karşısında hayrete düşsem. İlk kez evimden dışarı çıkıp biriyle tanışsam ve arkadaş kelimesini yeniden tanımlasam.
Her şeye öylesine yeniden başlamak istiyorum ki,
anlatabileceğim gibi değil. Bu geç kalmışlık hissi beni gün be gün öldürüyor. Yapmak
istediğim yığınla şey olduğunu bilip, ama yine de aynı his yüzünden adım atacak
halimin kalmayışını duyumsuyorum her kalp atışımda. Her nefeste biraz daha
yaklaşıyorum ölüme ve biraz daha uzaklaşıyorum bir şeylere yeniden başlama ihtimalinden.
Biliyorum
imkansızı istiyorum. Ama ben imkansızı isterim ki hep zaten. İmkansız olanın
peşinden koşmakla tüketiyorum ömrümü. Sınırlarımı zorluyorum her defasında ve
hiçbir şeye başlayamıyorum yeniden. Daha pek bir şey görmedim bu hayata dair,
ama nedense filmin sonunu görecekmişim gibi geliyor her saniye. Yazılar akıyor böyle siyah
ekranın üzerinde beyaz ve ince. Bense en başa gitmek istiyorum her seferinde. Çünkü
bir şeyleri sadece hikayenin en başına gittiğimde yoluna koyabilecekmişim duygusu
bırakmıyor peşimi.
En sevdiğiniz
fincanı elinizden düşürdüğünüzde nasıl geriye döndürmek olanaksız ise benim şu
an yaşadığım durum tam olarak böyle olanaksız. Zaman geriye akmıyor. Aksine günden güne yaşlanıyoruz. Filmin en başına gidip istemediğimiz yerleri
makaslayamıyoruz veya yönetmen koltuğuna oturup çekemiyoruz eski yıllara yeni sahneler. Bizim payımıza
düşen ne varsa şu hayatta, onu yaşıyoruz ve yaşamak durumundayız da. Dahası yok
çünkü. Ötesi yok. Ötesi yok.
Aslında ben de aynı soruyu kendime soruyordum cevabını bulana kadar.Bu sorunun cevabı senin karakterin.İnsanlar gibi yapmacık ve çıkarcı olup mutlu olamıyorsun.Birini severken hakikaten seviyorsun dostsa gerçekten dost gibi.Birinin derdiyle dertlenebiliyorsun.Sen en baştan başlasan bile bir işe yaramayacak.Karakterin hep aynı kalacak.Samimiyetsizlikten yine kaçıp yalnız kalacaksın.
ReplyDelete