Skip to main content

Yoksa İnternet Mi Bizi Kullanıyor?


  İnternet hayatımıza girdi gireli sayısız şey değişti hayatımızda. Pek çoğu da hayatımızı kolay kıldı bizim için. Alışverişimizi internetten yapar olduk, otobüs biletimizi internetten aldık, gideceğimiz okullara internetten kayıt olduk. Kısacası internet hayatımızın her alanına dokunmayı başardı.

  İnternet o kadar çok hayatımızın içine girdi ki, kısa süreliğine de olsa internetimiz kesildiğinde yapacak hiçbir şey yapamıyor, öfkeli tavırlarla gelmesini bekliyoruz. Eğer gelme süresi uzarsa vay halimize! Öyle esir almış ki dünyamızı internet, onsuz adım atmak mümkün olmuyor. İnternet yoksa hayat çok boş, sıkıcı ve anlamsız. Her şey internet sayesinde anlam kazanıyor.
 Yemek saatlerimize, uyku düzenlerimize ve gün içinde yapacağımız diğer işlere biz değil sayın internet karar veriyor. Kısacası hayatımızı yönetme görevini usul usul bırakıyoruz internete. Yoksa okuldan ya da işten gelir gelmez daha üzerimizi bile değiştirmeden bilgisayarın başına geçmemiz neyle açıklanabilir ki?


 Sosyalleşelim diye kurulan onlarca sitenin bizi aslında asosyalleştirdiğinin farkında mıyız? İnternet olmadan sevdiklerimizle daha sık bir araya gelir, daha çok muhabbet ederdik. Şimdi arkadaşlarımızla buluştuğumuzda bile gözümüz bir arkadaşımızda bir telefonumuzda. Sosyal sitelerin çoğaldığı oranda insan ilişkilerimiz zayıfladı. Sanal arkadaşların, gerçeğinin yerini tutmadığı aşikâr. Hoş, sanal arkadaşlarımızın kaçını tanıyoruz, kaçı gerçekten arkadaşımız, orası da ayrı konu.
 Araştırmalara göre sosyal medyayı etkin kullanan insanların yüzde yetmişi sabah uyanınca ilk önce bilgisayarın başına oturuyormuş. Bizi, en temel öğün olan kahvaltıdan bile alıkoyabiliyorsa bir varlık, gerçekten hayatımızı yönlendiriyor demektir.

  İnsanın internetten başka alternatifleri olmalı.  Gün içinde hobilere, uğraşlara, yapılacak işlere sahip olmalı. İnternet şüphesiz ki çok önemli ve gerekli.  Ama ona vereceğimiz zamanı biz belirlemeliyiz ve bu asıl yapmamız gereken işlerin önüne geçmemeli. Yoksa onun kölesi haline geliriz ve internetsiz kaldığımızda yapacak bir şey bulamama hali bizi depresyona kadar götürebilir.
  Daha güzel değerlerimiz var bizim. Kitap okumak gibi, sohbet etmek gibi düşünmek gibi… Hiçbir chat, arkadaşımızın gözlerine bakarak yapacağımız bir sohbetin yerini tutamaz. Fazla internet kullanımının boyun ağrısından sinirsel hastalıklara kadar pek çok zararının olduğunu bile bile kullanmaya devam etmek, hiç de akıl karı bir iş değil.

  Bu hayatın sahibi bizleriz. İnternet olmadan da önemli birer bireyiz. Hayatımızın iplerini internet başta olmak üzere hiçbir şeye bırakmamalıyız. Toplum içine daha çok çıkarak, daha mutlu olacağımıza inanıyorum.

Comments

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Ph(inishe)D

  Today marks an important milestone in my life. I just submitted my PhD thesis, and it felt extremely awkward. After I pulled myself together, I visited this bench above, my sad place in Southampton. I have come here so many times. When I get upset, frustrated, or disappointed, I come here to cry, to think, to talk to myself out loud. And today, the reason I came here after my thesis submission was to let go of the things that made me miserable for the last four years. Over the past years, I got upset over so many different things. I got upset over my PhD thesis, over and over again. I got upset over presentations, progression review deadlines, writing, not writing, not being able to read, not being able to understand what I read due to language barriers... I got upset over the wrong people, and then over people who were even more wrong. Countless things. This bench has witnessed my sorrow and stayed still for me while I burst into tears each and every time. And now, since I...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...