Skip to main content

Bizim Büyük Çaresizliğimiz



  "Sen yine kendini sevdin, bense onu sevdim!" Böyle diyordu kitabın bir yerinde Çetin, Ender'e. Hayır! Ne Çetin sevdi Nihal'i, ne de Ender. Onlar Nihal'e aşık değillerdi, onlar birbirine aşıklardı. Ama bu, bir adamın bir kadına duyduğu aşk gibi değildi, bir annenin çocuğuna duyduğu aşk gibiydi.


  Sorarım sana sevgili okur, nasıl olur da iki yakın arkadaş aynı kadına aşık olmanın hayalini kurabilir? Bana göre aşk, beraberinde kıskançlık duygusunu da getirir ve normal koşullarda bir erkeğin, söz konusu en yakın arkadaşı bile olsa, sevdiği kadını paylaşmaya gönlü razı olmaz.
  Ama Ender ve Çetin'in beraber tatile gittikleri bir bölümde "ben ona aşık oldum Çetin!" diye başlayan bir kısım var. Sonra Çetin "ben de" diyor ve oradan itibaren birbirlerine Nihal'in güzel yönlerini anlatmaya başlıyorlar.

  Yukarıda da bahsettiğim gibi iki erkeğin aynı kadına aşık olması ve bunun ikisi için de bir sorun teşkil etmemesi ve hatta bunun üzerine oturup cesurca konuşabilmeleri diye bir dünya yok bence. Peki neden kitapta aşık oldukları yazıyor? Bunu da kendimce naçizane şöyle yorumladım.

  Biraz alakasız bir örnek olacak ama Kavak Yelleri'ni hepiniz hatırlarsınız. Aslı'nın asıl aşık olduğu kişi Deniz'ken, işler onunla yürümeyince, hikayenin sonunda Efe'yle birlikte oluyorlar. Bu genelde böyledir çünkü. Pek çok filmde, dizide, kitapta bu mevzu işlenmiştir. Aynı ortamda bulunanlar, aynı grupta, şirkette, okulda, evde veya küçük mekanlarda sürekli birbirlerini gören ve bir çok şey paylaşan insanlar bir süre sonra birbirine ilgi duymaya başlar. Bu, aynı projeye verilmiş iki çalışan da olabilir, aynı evde yaşamaya başlamış iki kuzen de.

  Peki bu yüzde yüz böyle midir? Tabiki değil. Şüphesiz kişiden kişiye değişir bu durum. Ama insanların birbirlerini göre göre, vakit geçire geçire, birbirini daha yakından tanımaları sonucu belli bir alışma-samimiyet meydana geleceğinden bu durum hoşlantı-ilgi duymaya dönüşebilir.

  Nihal filmde gösterildiğine ve kitapta tasvir edildiğine göre çok güzel bir kadın değil. Hoş, güzellik bir insanı sevmek için yegane kriter de değil ama onların Nihal'i sevmelerindeki en büyük etken, dış görüntüsünden çok, birlikte uzun zaman geçirmiş olmaları ve Nihal'in artık onları abi gibi görmediğini onlara bariz bir şekilde belli etmiş olmasıdır.

  Nihal aslında onların hayalindeki kadın da değil. Nihal onların evlerine -o sıkıcı renksiz evlerine- dışarıdan gelen bir hareketlilik, bir değişiklik. Fark ettiyseniz kitapta Ender'in sürekli evde oturup çeviri yapmasından, Çetin'in akşam işten çıkar çıkmaz hemen eve gelmesinden ve en çok da devamlı birlikte yemek yapmalarından bahsediliyor.

  Birlikte yemek yapmak ciddi anlamda bir sevgi belirtisi ve kaybolmaya yüz tutmuş bir güzelliği ayakta tutma çabasıdır sevgili okur. Çünkü beraber geçirdiğin vakit artar ve sonucunda ortaya birlikte konulan bir ürün olduğundan neresinden tutarsan tut, bir bağlılık, bir şefkat vardır beraber yemek yapma işinde. Ve bu insanlar yemeklerini bile dışarda yemeyecek kadar evlerine ve birbirlerine bağlı. Birbirlerinden başka kimseleri de yok.

  Görünüşte bir aileleri var ama zorunlu ziyaretlerden öteye geçmeyen mesafeli bir ilişkileri var aileleriyle. Yani demek istediğim şey, Çetin'in Ender'den, Ender'in de Çetin'den başka kimsesi yok ve yegane eğlenceleri, arada sırada dışarıda yaptıkları yürüyüşler hariç, evde vakit geçirmek.

  Nihal ise evlerine taze kan... Yeni bir ses, yeni bir renk... Kendilerinin sahip olmadığı gençlik... Gençliğin vermiş olduğu özgüven... Bunları temsil ediyor onlar için. İster istemez ilgilerini çekiyor. Başta kendilerine yüklenen sorumluluk dolayısıyla korumacı abi edasıyla yaklaşıyorlar küçük kızlarına. Ve yine başta fark ettiyseniz Nihal onlarla pek diyalog kurmuyor, dolayısıyla aralarında bir yakınlık oluşmuyor.

  Ne zaman Nihal evde daha çok vakit geçirmeye, onlara isimleriyle hitap etmeye ve kendince küçük ama Çetin ve Ender için fevkalade büyük ölçekli hareketlerde bulunmaya başlıyor, işte o zaman Çetin ve Ender de kendi içlerinde yeşeren bir ilginin farkına varıyorlar. 
  Ama bu aşk değil. Eğer öyle olsaydı Nihal'den gelen en ufak darbede birbirlerine sarılıp birbirlerinden destek almaya çalışmazlardı. Aralarında gene de bir çekişme, bir rekabet olurdu. Bir çekememezlik olurdu. Fakat öyle olmuyor.

  Son olarak kitabın adına değineceğim. Neden bizim büyük çaresizliğimiz? Kitabın bir yerinde şöyle bir bölüm var;
“Birbirimize güneş kremi sürerken dışarıdan birine nasıl göründüğümüzü düşündüm. Kıllı göbekli iki koca adam. Bizim olduğumuzu hissettiğimizden farklı, çok farklı görünüyor olmalıydık. Bu acıklı gelmişti bana.”

  Burada kahramanlarımızın kendilerini çaresiz hissettikleri asıl nokta aynı kadına ve daha da önemlisi aşık olmamaları gereken bir kadına aşık olmaları değildi. Kendilerinin dışardan  yaşlı ve çirkin göründüklerini düşünmeleriydi. Nitekim Barış Bıçakçı da yazacağım son paragrafta, Ender ve Çetin'in kendilerini eskisi gibi genç ve enerji dolu hissetmediklerine ve o zamanları özlediklerine vurgu yaparak bu söylediğimi doğruluyor.

 "Bizim büyük çaresizliğimiz, Nihal'e aşık olmamız değil, sesimizin dışardaki çocuk seslerinin arasında olmayışıydı. Asıl çaresizlik buydu."  

Comments

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Ph(inishe)D

  Today marks an important milestone in my life. I just submitted my PhD thesis, and it felt extremely awkward. After I pulled myself together, I visited this bench above, my sad place in Southampton. I have come here so many times. When I get upset, frustrated, or disappointed, I come here to cry, to think, to talk to myself out loud. And today, the reason I came here after my thesis submission was to let go of the things that made me miserable for the last four years. Over the past years, I got upset over so many different things. I got upset over my PhD thesis, over and over again. I got upset over presentations, progression review deadlines, writing, not writing, not being able to read, not being able to understand what I read due to language barriers... I got upset over the wrong people, and then over people who were even more wrong. Countless things. This bench has witnessed my sorrow and stayed still for me while I burst into tears each and every time. And now, since I...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...