Skip to main content

Yürekten Kağıda Dökülenler


 Öyle anlar vardır ki konuşmak bir istekten çok ihtiyaç haline gelir. Sıkılmak, bunalmak, daralmak gibi envai çeşit duyguyu doruklarda yaşar insan. Belki de içine ata ata bir çığ haline getirdiği dertleridir onu bu kadar bunaltan. Belki de bu dertlerin bu denli birikmişliğidir konuşmayı zaruri bir ihtiyaç haline getiren.
  Tam o sırada etrafınızda dertleşecek insan aradığınızda kimsenin olmadığını fark edersiniz. Ya da belki insanlar vardır ama dertleşmeye değer değillerdir. Sonra ikinci çare olarak telefonunuza sarılırsınız. Birilerini aramak, anlatmak, boşalmak için. O da ne! En kadim dostunuz telefonun öbür ucunda değildir. Ya da başka kötü bir ihtimal, ayın başında telefonunuzda bulunan yüzlerce bedava dakikadan şimdi eser kalmamıştır. İşte o zaman kızarsınız en yakın arkadaşınıza, telefona çıkmadı diye. Veya kendinize kızarsınız, o canım dakikaları başka zamanlarda gereksiz muhabbetlerle harcadığınız için. Ama pes etmezsiniz. Niye? Çünkü içinizde çığ olup kaymaya hazırlanan devasa bir kartopu büyüklüğünde dertler yumağı taşıyorsunuz. İhtiyaçtır onları dışarı atmak. Zarurettir.
  Bir ara masanızın üzerindeki  tükenmez kaleminizle spiralli defteriniz ilişir gözünüze. ‘’Sahi niye çıkarmıştım onları. Notları temize çekecektim galiba.’’ Ama şu an yapmak isteyeceğiniz en son şey, derste tuttuğunuz çivi azısıyla yazılmış notları defterinize geçirmektir.
  O anda şimşekler çakar beyninizde. Hemen beyaz bir sayfa açılır defterde.  Ve kalem başlar elinizden kaymaya. Bir o yana, bir bu yana. Dostlarınıza anlatamadıklarınızdır yazılan. Telefonda söyleyemediklerinizdir yazılan.  Yazmak rahatlatır sizi. Çünkü öyle ya da böyle bir şekilde içinizden dışarı çıkmıştır söylenmek istenen sözler. Muhatabınız ha insan olmuş ha defter. Belki bir karşılık bulamayacaksınız beyaz sayfaya işlenen kara çizgilere ama bu kara çizgilerin orada varoluşu bile bir huzur sebebidir. Çığ olup düşmeye hazırlanan o devasa kartopu incecik kar taneleri hainde yağar gönlünüzden dışarı. Bir tehlikeye meydan vermeden. Bir hasara sebep olmadan. Sessizce. İncitmeden. Usul usul.
  Rahatlamıştır artık insan. Çünkü fiziksel yorgunluktan çok ruhsal yorgunluk yorar ya insanı. O yüzden de fiziksel dinlenmeden çok ruhsal dinlenme rahatlatır. Kafa yorgunluğu bitmiştir. Artık düşünmek gereksiz… Çünkü tüm dertler kağıda dökülmüş. Artık düşünmek gereksiz! Şimdi zaman, kahve yapıp keyfe bakma zamanı!

Comments

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...

I TOLD MY STORY!

If you ask me what’s the coolest thing I’ve ever done in my life, I’d say, “Which one? I’ve done so many cool things!” But if you said, “Come on, be serious now,” I’d tell you: the day I told my story. That was the day I felt the bravest, coolest, and most inspired. It all started when one of my close friends invited me to the  TOUCH Network storytelling event. I was like, “Cool, let’s go.” I didn’t have any expectations, good or bad, except that I knew we’d see some farm animals since the event was taking place on a farm. So we went. It was a storytelling event, as advertised, but not just random storytelling. Four people talked about struggles they had overcome in life, how they did it, and what we could take from it. It was basically like TED Talks, but with fewer spotlights and more human touch. If you know me, you know I’m all about human connection, deep conversations, and touchy subjects. So I was so happy when I realized what was going on. I had the most beautiful tw...