Öyle anlar vardır ki konuşmak bir istekten çok ihtiyaç haline gelir. Sıkılmak, bunalmak, daralmak gibi envai çeşit duyguyu doruklarda yaşar insan. Belki de içine ata ata bir çığ haline getirdiği dertleridir onu bu kadar bunaltan. Belki de bu dertlerin bu denli birikmişliğidir konuşmayı zaruri bir ihtiyaç haline getiren.
Tam o sırada etrafınızda dertleşecek insan aradığınızda kimsenin olmadığını fark edersiniz. Ya da belki insanlar vardır ama dertleşmeye değer değillerdir. Sonra ikinci çare olarak telefonunuza sarılırsınız. Birilerini aramak, anlatmak, boşalmak için. O da ne! En kadim dostunuz telefonun öbür ucunda değildir. Ya da başka kötü bir ihtimal, ayın başında telefonunuzda bulunan yüzlerce bedava dakikadan şimdi eser kalmamıştır. İşte o zaman kızarsınız en yakın arkadaşınıza, telefona çıkmadı diye. Veya kendinize kızarsınız, o canım dakikaları başka zamanlarda gereksiz muhabbetlerle harcadığınız için. Ama pes etmezsiniz. Niye? Çünkü içinizde çığ olup kaymaya hazırlanan devasa bir kartopu büyüklüğünde dertler yumağı taşıyorsunuz. İhtiyaçtır onları dışarı atmak. Zarurettir.
Bir ara masanızın üzerindeki tükenmez kaleminizle spiralli defteriniz ilişir gözünüze. ‘’Sahi niye çıkarmıştım onları. Notları temize çekecektim galiba.’’ Ama şu an yapmak isteyeceğiniz en son şey, derste tuttuğunuz çivi azısıyla yazılmış notları defterinize geçirmektir.
O anda şimşekler çakar beyninizde. Hemen beyaz bir sayfa açılır defterde. Ve kalem başlar elinizden kaymaya. Bir o yana, bir bu yana. Dostlarınıza anlatamadıklarınızdır yazılan. Telefonda söyleyemediklerinizdir yazılan. Yazmak rahatlatır sizi. Çünkü öyle ya da böyle bir şekilde içinizden dışarı çıkmıştır söylenmek istenen sözler. Muhatabınız ha insan olmuş ha defter. Belki bir karşılık bulamayacaksınız beyaz sayfaya işlenen kara çizgilere ama bu kara çizgilerin orada varoluşu bile bir huzur sebebidir. Çığ olup düşmeye hazırlanan o devasa kartopu incecik kar taneleri hainde yağar gönlünüzden dışarı. Bir tehlikeye meydan vermeden. Bir hasara sebep olmadan. Sessizce. İncitmeden. Usul usul.
Rahatlamıştır artık insan. Çünkü fiziksel yorgunluktan çok ruhsal yorgunluk yorar ya insanı. O yüzden de fiziksel dinlenmeden çok ruhsal dinlenme rahatlatır. Kafa yorgunluğu bitmiştir. Artık düşünmek gereksiz… Çünkü tüm dertler kağıda dökülmüş. Artık düşünmek gereksiz! Şimdi zaman, kahve yapıp keyfe bakma zamanı!
Comments
Post a Comment