Sekiz aydır bloguna tek bir karalama dahi yapmayan biri olarak, artık kendimi blogger olarak nitelendiremesem de, 2019'un sonuna yaklaştığımız şu günlerde, yaklaşık bir senedir zihnimde yazılmayı bekleyen bu yazıyı yazamadan 2020'ye girersem, kendimi suçlu hissedecektim. Uzun bir aradan sonra hola! Bugün Almanca kursunda ders arasında, karşıdaki, bana göre Ankara'nın en iyi simitçisinden aldığım simitten birkaç lokma aldıktan sonra, aç olmama rağmen devam edemedim. Neticede simit dediğimiz şey, susamlı, kuru bir hamur bütününden başkaca bir şey değil. Sonra aklıma bu susamlı, kuru hamur bütünü için aylar boyu nasıl hayal kurduğum geldi. Evet, konumuz İngiltere'deki uzun ama kısa, mükemmel ama bir o kadar sancılı bir yılım. Bu yazıyı orada yaşadığım süre boyunca ya da Türkiye'ye ilk ayak bastığımda yazamamış olmamın sebebi, meselelere hiçbir zaman bu kadar berrak bir görüş ile bakamamış olmamdı. Mezuniyet geçti, “recovery” dediğimiz süreç geçti, kendime an...
Everything starts with a dream.