Skip to main content

Havadan Sudan




Şu olay bir gerçekleşsin artık hep mutlu olacağım dediğim hiçbir olay sonucunda mutlu olduğuma şahit olmadım. İnsan benliği hep en iyiyi arar çünkü. Hep daha güzelin, en güzelin peşindedir. Bundan sebep, kendime hedef diye koyduğum ve aşınca bir şey elde edeceğime inandığım basamaklar bana yeni sorumluluklardan fazlasını getirmedi .

Yürüyorum. Etrafta koşturan çocuklar. Etrafta koşturan köpekler. Her yer köpek ve çocuk. Çocuk ve köpek. Havasına bir türlü alışamadığım, teknik olarak sonbahar olması gereken ama bana kış gibi gelen, buna rağmen sokakta sayısı azımsanamayacak kadar tişört ve şort giyen insana rast geldiğim bir güzel memleket.

Tak tak tak.

Haftada bir sorunların altında kalıyormuşum gibi hissediyorum. Bir an geliyor: her şey acayip tıkırında, her şey muhteşem, her şey mükemmel, öyle bir alıştım ki bundan iyisi şamda kayısı. Bir an geliyor: Allahım ben şimdi ne yapacağım?

Tak tak tak.

There is no such thing as “alışmak”, bu bir. Ama daha da önemlisi, ulaştığınız her yeni düzlükte sizi yeni sorunların beklemesi. Yapılacaklar listesi, birtakım koşuşturmalar, her gün yanına atılan tikler, yeni yapılacaklar listesi. Böyle bir kısır döngü. Peki ne oluyor bu döngüde? Hayat geçiyor. Ömür bitiyor.

Tak tak tak.

İnsan bir sorunla karşılaştığında iki seçeneği vardır. İlk seçeneğinde sorunun bir çözümü varsa, panik yapacak bir durum yoktur. Sorunun bir çözümü yok ise de zaten panik yapsan da bir şey değişmeyeceği için panik yapmaya gerek yoktur.

İkinci seçenek evlere şenlik. Sorunun bir çözümü varsa, çözüme giden yollar, içinde bulunulan halden ötürü öylesine komplike görünür ki panik kendiliğinden meydana gelir. Sorunun çözümü yok ise de, bir anlığına dünya durur ve o, dünyanın meselesi haline gelir. İki  hafta sona tamamen unutacağınız bir şey olması çok muhtemelken, düşünmekten sizi “her şey neden böylesine zor ve acımasız ve anlamsız”a kadar götürebilir. Kötü olan sadece bir an’dır aslında. Ama kötü bir güne, haftaya ve hayata evrilir.
  
Tak tak tak.

Ölümden başka hiçbir şeyin, ama hiçbir şeyin aslında o kadar da önem arz etmediği şu dünyada nelere nelere can skıyoruz böyle. Çünkü bunun sonu yok. Yaşadığımız sürece bir şeyler ters gidecek. Yaşadığımız sürece yapılacaklar listesi ve yanlarına atılan tikler olacak. Yaşadığımız sürece her gün yeni bir zorluk bekleyecek. İnsanın kimsenin böyle bir vaadde bulunmadığını bildiği halde, yolunda gitmeyen şeylere küfretmesi de ne bileyim.

Tak tak tak.


Herkesin pijamayla gittiği okula topuklu ayakkabıyla gitmek de çok mantıklıydı zaten. 


  

Comments

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...

I TOLD MY STORY!

If you ask me what’s the coolest thing I’ve ever done in my life, I’d say, “Which one? I’ve done so many cool things!” But if you said, “Come on, be serious now,” I’d tell you: the day I told my story. That was the day I felt the bravest, coolest, and most inspired. It all started when one of my close friends invited me to the  TOUCH Network storytelling event. I was like, “Cool, let’s go.” I didn’t have any expectations, good or bad, except that I knew we’d see some farm animals since the event was taking place on a farm. So we went. It was a storytelling event, as advertised, but not just random storytelling. Four people talked about struggles they had overcome in life, how they did it, and what we could take from it. It was basically like TED Talks, but with fewer spotlights and more human touch. If you know me, you know I’m all about human connection, deep conversations, and touchy subjects. So I was so happy when I realized what was going on. I had the most beautiful tw...