Skip to main content

Beklediğimiz Hayatlar


  Bazen hayatta hoşumuza gitmeyen durumlarla karşılaşırız. Ya olmak istediğimiz kişi değilizdir, ya bu hayatta olmak istediğimiz  yerde olamamışızdır. Veya bu ikisini de gerçekleştirebilmişizdir ama mutlu değilizdir. Yani her ne şekilde olursa olsun, hayalimizdeki mükemmel hayat portesinden hep bir şeyler eksiktir gerçek yaşantımızda.
  Doğru işte çalışamamışızdır, doğru kişiyle tanışamamışızdır veyahut biz kendimiz doğru düzgün bir kişi olamamışızdır. Bunların hepsi her zaman ihtimaller dahilinde. Öyle ya da böyle, bu hayatta istediğimiz çizgiyi yakalayamadık. Kendimizle veya yaşantımızla ilgili bir şeyler eksik kaldı. Bu durumda istediklerine ulaşamamış insan psikolojisinden hiç kurtulamayacak mıyız?


  Geçenlerde izlediğim bir talk showda konuşmacı kadın, bu hayatta biriyle evlenmeden önce kendinizle evlenin diyordu. Yani hastalıkta ve sağlıkta, zenginlikte ve fakirlikte, her hal ve koşulda kendinizin yanında olacağınıza, kendinizi seveceğinize ve destekleyeceğinize dair kendinize söz verin ve ondan sonra başkasıyla evlenin demek istiyordu. Bunu ilk izlediğimde kadının tüm bunları sadece mutlu bir evlilik yapmak için söylediğini düşünmüştüm.  Ama sonra anladım ki bunları insanın hayatın her anında umutsuzluğa düştüğünde yarı yolda kalmamak için yapması gerekiyormuş.



   Kendisinin şartlar ne kadar kötü olursa olsun yanında olacağına ve arzu edilen hayata ulaşmaktan ne kadar uzak olursa olsun kendisini seveceğine söz vermeli ki insan, işler ters gitmeye başladığında kendinden ümidi kesmeyip yola devam edebilsin.

  İkinci olarak da okuduğum bir kitapta geçen bir dörtlükten bahsetmek istiyorum. Kendimi aşılamayacağını düşündüğüm bir problemin içinde bulduğumda hep bu dörtlüğü aklıma getiririm ve iyi hissettirdiğini düşünüyorum.

  “  Güneşin altındaki her hastalığın
     Ya vardır çaresi ya yoktur
     Eğer varsa aramalı
     Eğer yoksa unutmalı  “

  Kitap çeviri bir kitap olduğu için pek şiirmiş gibi durmuyor ve anlamı biraz havada kalıyor ama verdiği mesaj ortada. Çaresiz durumlarda bir çözüm yolu bulunamıyorsa, onun üstüne gidip hayatı zehir etmektense  yola devam etmek gerekir.
  Hayat bize istediğimizi vermemiş olabilir. Umduğumuz gibi bir yaşam sürememiş olabiliriz. Bize rahatsızlık veren ama bir çözümü de olmayan pek çok özelliğe sahip olabiliriz. Tüm her şeye sahip olup da yine de aradığımız huzuru bulamamış da olabiliriz. Bu durumda yapılacak tek şey, her saniyeyi sahip olduğumuz hayata küfredip yaşamın geri kalanını zehir etmek değil, kendimizi olduğumuz gibi kabul edip, hayatımızı sahip olduğumuz tüm zerrelerine kadar sevmek ve yaşamaya devam etmektir.

  Son olarak sosyal medyada paylaşımlarını sevdiğim fenomenlerden birinin yazdığı bir yazıyı aynen alıntılayıp yazımı noktalıyorum.

“ Ben burnumun yamukluğuyla, gözümün şişliğiyle, yaptığım saçmalıklarla, yaşadığım tüm mutsuzluklarla mutlu olmayı öğrendim. Siz de öyle yapsanıza. Sanki yarın hep daha iyisi olacakmış, yarın tam bir Beyonce  gibi uyanacakmış gibi yaşasanıza. Belki o zaman her gün yaşlanmak yerine gençleşirsiniz. Ben deniyorum. İyi geceler.         

Comments

  1. Mutluluk hiçbir zaman süreç değildir.Hayatın olağan akışı durağandır.Yarın neler olacağı ne yapacağın bellidir.Hangi sınava gireceğin, hangi dolmuşa bineceğin veya hangi saatte uyanacağın...Mutluluk ise bu sıradan şeyler içinde meydana gelen faydalı ani durumlardır.Sınavdan yüksek alman uykunu iyi alman gibi.Bundan dolayı sonsuza kadar mutlu yaşadılar ifadesi masallarda geçer.Ayrıca mutsuzluklarla nasıl mutlu olunuyor?O zaman mutlulukların ne anlamı kalıyor?Acaba bu fenomen arkadaşın elinden telefonunu alırsak kim bilir ne kadar mutsuz olur?Pardon mutsuzluktan mutlu.Ayrıca insanın kendini sevmesi gerektiği sözüne katılıyorum.Bu ise her insanın kusuru olabileceği anlayışından geçer.Beyonce gibi insanları mükemmellestirerek değil.

    ReplyDelete
  2. mutsuzluktan mutlu olmak gibi bir şey anlatmak istememiştim yazımda, sanırım yanlış anlaşılmışım. beyonce lafına takılmışsınız, onu yazıyı başkasından alıntı yaptığım için yazının orjinalliği bozulmasın diye çıkarmadım. yoksa yazdığım şeyin, beyonce u mükemmelleştirmek gibi bir amacı yok. fenomen arkadaşın elinden telefonu alınırsa mutsuz olup olmayacağını bilemeyiz çünkü insanları tanımadan onlar hakkında yorum yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. öteki yazdıklarınıza bir karşılık vermeyeceğim. çünkü kafeyle alakalı yazıya yaptığınız yorum ve bu yorumdan anlaşılıyor ki, düşünce tarzlarımız biraz farklı, sizinkine saygı duyuyorum. eleştiri için teşekkür ederim.

    ReplyDelete
  3. Hergün yazınızı okuyorum. Hayatıma dokunan bir yazı. Hala ne yapacağını bilmeyen kuru bir yaprak gibi rüzgar estikçe hareket eden biri gibi hissetsemde belki diyorum. Ama herkesin kendini bulma yolculuğu farklı oluyor. Acaba Beyonce nasıl Beyonce oldu ? En yıkık döneminde biri olarak söylüyorum benim anladığım hayatın size birşeyler vermesini beklemek değil olay gerçekten ne için çabaladınız, nelere göğüs gerdiniz, zamanınızı neye ,nelere ,kimlere feda ettiniz, nelere sabrettiniz ? Bu soruların cevaplarını merak ediyorsanız hayatınıza bakmanız yeterli olacaktır. :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. bu yorumu çok geç gördüm, lütfen kusuruma bakmayın. 5 yıl önceki yazımı görmek, blogun aslında ne kadar eski olduğunu da hissettirdi. :) diliyorum yazılarım, hayat yolculuğunuza nacizane de olsa minik bir katkıda bulunuyordur. çok sevgiler ve saelamlar.

      Delete

Post a Comment

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Ph(inishe)D

  Today marks an important milestone in my life. I just submitted my PhD thesis, and it felt extremely awkward. After I pulled myself together, I visited this bench above, my sad place in Southampton. I have come here so many times. When I get upset, frustrated, or disappointed, I come here to cry, to think, to talk to myself out loud. And today, the reason I came here after my thesis submission was to let go of the things that made me miserable for the last four years. Over the past years, I got upset over so many different things. I got upset over my PhD thesis, over and over again. I got upset over presentations, progression review deadlines, writing, not writing, not being able to read, not being able to understand what I read due to language barriers... I got upset over the wrong people, and then over people who were even more wrong. Countless things. This bench has witnessed my sorrow and stayed still for me while I burst into tears each and every time. And now, since I...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...