Skip to main content

Değişim ve Risk Almak




  Şu dünyada insanları en çok korkutan şeylerin başında ne gelir biliyor musunuz? Değişim. Evet, değişim, bir çok insanın pek çok hususta gerçekleştirmeyi düşündüğü, ama çoğu zaman korktukları için yapmaktan kaçındıkları bir şeydir.

  Değişim korkutucudur çünkü risk alırsınız. Değiştireceğiniz veya değişeceğiniz şey, şu anki durumunuzdan tamamen farklı olacağı için, iyi ya da kötü olacağının bir garantisi yoktur. Bir nevi kumar oynamak gibi. Ne çıkarsa gelene razı olmak zorundasınızdır. Belki de bu yüzden, yani tamamen risk almak demek olan ve sonuçları tamamıyla belirsiz olan bir şeyi pek yapmak istemeyiz.

  Bir çok insan, sevmediği, rahatsız olduğu veya daha iyisini yapabileceğini düşündüğü şeylere sahiptir. Misal, halihazırda bir işiniz var. Ama mutlu değilsiniz çünkü beklentilerinizi karşılamıyor. Yapabileceğinizin daha fazla olduğunu bilmenize rağmen sırf yeni ortam, yeni insanlar, uyum sorunu vs gibi şeylerden korktuğunuz için bu işinizi bırakamıyorsunuz. Ve sırf bu birkaç yıl sürecek sancılı bir dönemi yaşamamak için şu anda kendinizi emin ve garantide hissettiğiniz ve üç aşağı beş yukarı başınıza ne geleceğini bildiğiniz güvenli kabuğunuzdan çıkmıyor ve bir ömür sevmediğiniz bir işi yapmaya mahkum oluyorsunuz.









  Çünkü değişim sancılıdır. Sizin arkanızda duranlar olacağı gibi karşınızda duranlar da olur ve genelde bu kesim daha fazladır. Sizin önünüze neden değişmemeniz ve risk almamanız gerektiğiyle ilgili bir yığın gerekçe sıralarlar. Siz de bunlara tamamen kulaklarınızı tıkayamazsınız çünkü bilirsiniz ki haklı oldukları taraflar vardır. Ve zaten sizin de çok içinize sinmemiştir, henüz karar aşamasındasınızdır. Ve sizin kafanızdaki endişelere, etrafınızdakilerin mazeretleri de eklenir ve bir ömür olduğunuz yere çakılırsınız.

 Sizin de karşınızda duranlara verecek sağlam bir cevabınız yoktur çünkü siz de sizin neyi beklediğini bilmezsiniz. Sizi iyi şeyler de bekliyor olabilir. Hayatınız tamamen değişip mükemmel hayat standartlarına sahip olursunuz bir anda. Ama tam tersi de mümkündür, bir baltaya sap olamadan, elinizdeki mevcut işinizi de kaybetmiş olarak sefil bir hayat sürersiniz. Yani bu tamamen risk almaktır.

Eğer birisi size hayatıyla alakalı bir konuda ciddi bir karar alacağını söylüyorsa, bilin ki büyük bir risk alıyor. Onu çok zor bir süreç bekliyor ve sonunda feraha erebileceği de meçhul. İşte bu noktada insanlar ikiye ayrılır. Bazıları risk almayı sever, değişime çok açıktır ve hayatını dalgalı bir şekilde yaşayacağı umurunda değildir. O istediğine kilitlenmiştir ve onu elde etmek için her şeyi göze alırlar.

 Bazı insanlar da risk almaktan kesinlikle hoşlanmazlar ve alamazlar da. Belli bir şey elde ettiklerinde, onu kaybetmemek ve sabit durumunu korumak için çaba sarf ederler. Çünkü değişim onları ürkütür. Ya sonucunda ellerindekini de kaybederlerse?

 Evet, değişim, risk bunlar hoş kavramlar değil. İnsanı geren şeyler. Şahsen ben değişimi sevemiyorum. Çünkü sonunda güvenli bir limana çıkabileceğim kesin değil. Bu süreci atlatıp atlatamayacağım, şu anki konumumdan daha da aşağıya düşüp düşmeyeceğim de belli değil. En basitinden ayakkabı alırken bile zorlanırım çünkü ayağım, alıştığı tanıdık-bildik olduğu ortamdan çıkıp yabancı bir kalıbın içine giriyor. Bu beni kısa bir süreliğine de olsa rahatsız eder. Ki bence benimle beraber pek çok insanı da rahatsız ediyordur bu gibi durumlar.

 Değişim zor dedik çünkü hayatımıza ne gibi bir şey getireceği belli değil. Zor çünkü riskli. Ama sonra şu geliyor aklıma. Hayatın kendisi zaten risk almak değil mi? Her an ne olacağını biliyor muyuz?  Hayır. Başımıza gelen olayları kontrol edebiliyor muyuz? Buna da hayır. Başımıza gelen olayları değil, sadece buna verebileceğimiz tepkileri kontrol edebiliyoruz, ki bu da zaten hayatımızı oluşturuyor.







 
Değişmekten korkuyoruz çünkü yolun sonunda neyin beklediğini bilmiyoruz. Peki şu anda bizi neyin beklediğini biliyor muyuz? Sadece içinde bulunduğumuz şartlara ve yapmak istediğimiz şeylere bakarak bir yol haritası çiziyoruz. Şu bölümü bitireceğim, şu şirkete gireceğim, kendi işimi kuracağım, şu insanla evleneceğim gibi... Bunları kendi kafamızda belirliyoruz ama bir on yıl sonra geriye dönüp bakınca, umulduğundan çok daha farklı bir hayat yaşamış olduğumuzu görüyoruz.

  Evet, isteklerimiz olacak, hayal kuracağız, onları elde etmek için uğraşacağız. Ama işler her zaman planlandığı gibi gitmeyebilecek çünkü hayat sürprizlerle dolu. Bizim planlarımız olduğu gibi hayatın da planları var ve bunlar her zaman aynı paydada buluşmayabilir.
 Bu yüzden bazen hayatı ince ince her ayrıntısıyla planlamak çok da akıl karı olmuyor. Çünkü biz değişsek de sabit kalsak da risk alsak da almasak da zaten hayatı yaşamak başlı başına riski göze almak demek olduğu için fark eden bir şey olmayacak.




Comments

  1. Çok anlamlı bir yazı, kalemine sağlık. Okurken kendimi buldum ve sanırım ben de değişimden korkanlardanım; hem duygusal açıdan hem dış dünyada. Aslında değişimin olmasının gerektiğini düşünen yani destekleyen de bir insanım ve değişmek istediğim bir sürü alan var ama demek ki insanın yapısıyla yapmak istedikleri her zaman (belki de çoğu zaman) uymuyor.

    ReplyDelete

Post a Comment

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Ph(inishe)D

  Today marks an important milestone in my life. I just submitted my PhD thesis, and it felt extremely awkward. After I pulled myself together, I visited this bench above, my sad place in Southampton. I have come here so many times. When I get upset, frustrated, or disappointed, I come here to cry, to think, to talk to myself out loud. And today, the reason I came here after my thesis submission was to let go of the things that made me miserable for the last four years. Over the past years, I got upset over so many different things. I got upset over my PhD thesis, over and over again. I got upset over presentations, progression review deadlines, writing, not writing, not being able to read, not being able to understand what I read due to language barriers... I got upset over the wrong people, and then over people who were even more wrong. Countless things. This bench has witnessed my sorrow and stayed still for me while I burst into tears each and every time. And now, since I...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...