Skip to main content

Nereye Gideceğini Bilmiyorsan Hangi Yoldan Gittiğinin Önemi Yok

 
  Yapacak bir şey bulamamanın verdiği sıkıntı tüm bedenini sarmış, ruhunu sıkmaktaydı. İnsanoğlu neden hiçbir şeyle tatmin olmazdı ki?

  Halbuki ne kadar da güzel bir gün geçirmişti. Hem gözle görülür bir sıkıntısı da yoktu. Hatta yapması gereken sıkıcı işler bile yoktu şu anda hayatında. Kelimenin tam anlamıyla 'canı ne isterse' onu yapıyordu. Tüm gün hiçbir şey yapmadan otursa bile olurdu. Ama şu içindeki boşluk duygusu yok mu... Neyle dolduracağını bilemediği o boşluk duygusu yüzünden yaptığı hiçbir şeyden tat alamıyor, hayatı boşuna yaşıyormuş hissi yakasını bir türlü bırakmıyordu.
 
  Bu boşluğu kitaplarla doldurmayı denedi bir süre. Başarılı da oldu en başta. Kitaplar onun ruhunu doyuruyordu. Bedenin gıdası nasıl ekmek ve su ise ruhun gıdası da kitap olmalı diye düşündü. Ama bir süre sonra kitapların da onun dünyasını tam olarak aydınlatmadığını düşündü.

  Kitaplarla başka insanların ruh dünyalarına yolculuk yapılırdı. Yazan kişinin halet-i ruhiyesi hakkında fikir sahibi olunurdu. Fakat kendi içinde böylesine boşluklar varken başka birinin dünyasına girmek neye yarardı? İçindeki boşluğun hiçbir şeyle dolmadığını düşününce ruhu bir kere daha sıkıldı. Kendisini bir oda dolusu oyuncak içinde ağlayan küçük bir çocuğa benzetti. Sahip olduğu onlarca oyuncağa rağmen eğlenmek için başka kapılar arayan çocuğa...
 
  Sahiden böyle mi yapıyordu? Etrafında pek çok imkan olmasına ve hiçbir sıkıntısı olmamasına rağmen mutluluğu başka yerlerde mi arıyordu? Bu tatmin olmama hissi, doyurulması en güç duygulardan biri olsa diye düşündü. Hatta belki de bir hastalıktı. Birden kendini çok bitkin ve tükenmiş hissetti. Neden böyle oldum ben diye kendini sorguladı bir süre. Belki de amacını kaybetmişti. Evet evet, doğru cevap bu olmalıydı. Robin Sharma'nın bir sözünü hatırladı: ''Yaşamın amacı, amacı olan bir yaşam.'' Belki de artık yaşamlarımızın amaçlarını yitirdiğimiz için sanki hayatı yaşıyor gibi değil de zaman dolduruyor gibi geliyordu bize. Öğlene doğru zoraki uyanmalar, akşama kadar bir türlü kendine gelememeler, televizyonun başında yitip giden onlarca zaman, hep amaçsız kalmanın bir sonucu olmalıydı.

   Çevresindeki mutlu insanları gözünün önüne getirdi bir bir. Arkadaşlarından biri sabah erken kalkmanın onu daha enerji dolu yaptığından bahsetmişti. Sanırım sabahları erken kalkıp güne mutlu ve enerjik başlayan insanların ortak özelliği belli bir amaca sahip olmalarıydı. Onlar neyi, ne için ve ne zaman yapacaklarını bildikleri için sıkıntıdan, ya da daha doğru bir ifadeyle 'yapacak bir şey bulamamaktan' dolayı canları sıkılmıyordu. Zihinlerini de tatminsizlik ve boşluk hissi işgal etmiyordu. Aslında cevap en başından beri kendisinde saklıydı.
 
  Düşüncelerden sıyrılıp içeriden sesler geldiğini duyduğunda televizyonu açık unuttuğunu hatırlayarak oturma odasına yöneldi. Alice harikalar diyarında oynuyordu. Küçükken ne de severdi. Tavşan ve Alice'nin konuşmasına dikkat kesildi.

  ''Hangi yoldan gideyim?'' 
''Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin önemi yok.''

Comments

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...

I TOLD MY STORY!

If you ask me what’s the coolest thing I’ve ever done in my life, I’d say, “Which one? I’ve done so many cool things!” But if you said, “Come on, be serious now,” I’d tell you: the day I told my story. That was the day I felt the bravest, coolest, and most inspired. It all started when one of my close friends invited me to the  TOUCH Network storytelling event. I was like, “Cool, let’s go.” I didn’t have any expectations, good or bad, except that I knew we’d see some farm animals since the event was taking place on a farm. So we went. It was a storytelling event, as advertised, but not just random storytelling. Four people talked about struggles they had overcome in life, how they did it, and what we could take from it. It was basically like TED Talks, but with fewer spotlights and more human touch. If you know me, you know I’m all about human connection, deep conversations, and touchy subjects. So I was so happy when I realized what was going on. I had the most beautiful tw...