Skip to main content

Posts

Showing posts from October, 2013

Yürekten Kağıda Dökülenler

 Öyle anlar vardır ki konuşmak bir istekten çok ihtiyaç haline gelir. Sıkılmak, bunalmak, daralmak gibi envai çeşit duyguyu doruklarda yaşar insan. Belki de içine ata ata bir çığ haline getirdiği dertleridir onu bu kadar bunaltan. Belki de bu dertlerin bu denli birikmişliğidir konuşmayı zaruri bir ihtiyaç haline getiren.   Tam o sırada etrafınızda dertleşecek insan aradığınızda kimsenin olmadığını fark edersiniz. Ya da belki insanlar vardır ama dertleşmeye değer değillerdir. Sonra ikinci çare olarak telefonunuza sarılırsınız. Birilerini aramak, anlatmak, boşalmak için. O da ne! En kadim dostunuz telefonun öbür ucunda değildir. Ya da başka kötü bir ihtimal, ayın başında telefonunuzda bulunan yüzlerce bedava dakikadan şimdi eser kalmamıştır. İşte o zaman kızarsınız en yakın arkadaşınıza, telefona çıkmadı diye. Veya kendinize kızarsınız, o canım dakikaları başka zamanlarda gereksiz muhabbetlerle harcadığınız için. Ama pes etmezsiniz. Niye? Çünkü içinizde çığ olup kaymaya hazı...

Kahve Deyip Geçme!

  Kahveyi sadece keyif için içmiyorum ben.   Bazen sıkıntım olduğunda teselli bile ediyor beni. Onu içerken tüm dertlerimi unutuyorum. Rahatlıyorum, huzura eriyorum, arınıyorum. Sadece bedenim değil, ruhum da besleniyor. Sadece içimi değil, yüreğimi de ısıtıyor.   Kahveyi ne kadar çok sevdiğimi, ona verdiğim değeri anlatmaya kelimeler yetmez.   O bence kız isteme merasiminde ve bayram ziyaretlerinde ikram edilmekten çok daha fazla anlam taşıyor. Benim için öyle azından.     Kahve serüvenim, annemin bana kahve yapmasını öğretmesiyle başladı. Nasıl yapıldığını öğrenmeden önce yapılışını çok zor sanıyordum.   Ama öğrendiğimde, hiç de öyle olmadığını gördüm. O günden bu güne her gün düzenli olarak içmeye çalışıyorum.     Bu süreçte fincanımın büyüklüğü epey arttı, şeker oranım da azaldı. Değişmeyen tek şey, kahvenin kendisi ve benim ondan aldığım haz.   Herkesin böyle kendisini bulabildiği bir içeceğinin olmas...

Ölüm ve Unutmak

      " Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber     Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?"                                                                   Necip Fazıl Kısakürek   Bu dizedeki gibi bir teskinlik ile ölümü karşılayanımız pek azdır herhalde. Özellikle de haberin alındığı o ilk anda…     Beni bu yazıyı yazmaya iten şey, bir arkadaşımın vesilesiyle tanıştığım başka bir arkadaşımın annesinin vefat haberini   öğrenmiş olmamdır. Ve hayatın geçici oluşunun bir kez daha kafama balyoz gibi inmesidir.   İnsanlar olarak bizler, sanki sonsuza dek yaşayacağımızın ga...