Gözümü acıyorum. Bugün bayram. Ama hiç bayram olmasını istemediğim bir bayram. Evden 3789 km uzaktayım. Etrafımda ailem ya da arkadaşlarım yok. Bayram kahvaltısı hazırlayan ya da beni neşeli şarkılarla uyandıran yok. Üstüne bir de ertesi gün sınavlar başlıyor. Ne bayram ama!
Ailemin de benim kadar mutsuz olduğunu tahmin ettiğim için güç bela kalkıp mutfağa yöneliyorum. Mısır gevreği yediğim günlerin aksine, patates kızartması, yumurta, krep yapıp tek kisilik bir bayram kahvaltısı hazırlıyorum. Hemen bir fotoğraf, aileme gönderiyorum. Maksat onlar börekleri mideye indirirken boğazlarından geçebilsin.
Sonra aileyle skype. Herkes de toplanmış maşallah, bir ben eksiğim. Sonra bir saat ağlama seansı. Bu duvarlar hiç mi ses geçirmiyor da kimse odama gelmiyor. Bu böyle olmaz diyorum. Arkadaşlarım kütüphanenin yolunu çoktan tuttu bile. Hızlıca üstümü giyinip sırt çantamı alıyor ve odadan çıkıyorum. Yol üzeri markete uğrayıp bir kutu çikolata alıyorum. Yolda gördüğüm insanlara “eid mubarak” diyerek çikolatadan ikram ediyorum. Önce bir şaşkınlıkla karşılıyorlar, sonra teşekkür ederek alıyorlar.
Kampüse geldim. Etrafta gördüğüm birkaç arkadaşıma da verdikten sonra camiye gidiyorum. Müslümanlar camide. Vakit namazı da değil, bayramlaşmaya gelmişler. Şaşırıyorum. “eid mubarak” diyerek onlara da ikram ediyorum. Çocuklar bir tane daha almak istiyor. Bazı Araplarla sarılıyoruz, tanışıyoruz. Bir tanesi daha avukat çıkıyor. Tatlı tesadüfler. Kampüsteki müslümanlarla daha önce kontak kuramadığıma ve Arapça bilmediğim için kendimi hep dışlanmış hissetmeme üzülüyorum.
Kütüphaneye giderken yolda birkaç arkadaşa denk geliyorum. Geçirdiğim en buruk bayramım olduğunu söylüyorum. Kütüphaneden önce birlikte biraz oturmaya karar veriyoruz. Kampüsün girişindeki Starbucks. Kahve yerine cay aldığım nadir anlardan. Canım sarmalı baklavalı bayram ikram tabaklarından çekiyor ama çikolata ve sıcak cay da güzel gidiyor. Yağmur masamıza damlıyor.
Bir süre sonra sınav realitesinden ve sonsuza kadar orada oturup geyik yapamayacağımızdan ötürü dağılmaya karar veriyoruz. Kütüphane merdivenleri. Gıcırdayan hukuk kütüphanesi zemini. Bir yer bulup oturuyorum. Laptopum, notlarım, kalemim masada. Ben gülümsüyorum. İnsanların stresle son bir tekrar yapmalarına anlam veremiyorum. Gülümsüyorum, çünkü bugün bayram.
Gecen sene bu anları yaşadığımda, hayatımdaki en kötü bayram olduğundan çok emindim. Bu sene dünyayı kasıp kavuran pandemiden ötürü sokağa çıkma yasağı ilan edileceğinden ve bayramı evde oturarak geçireceğimizden habersizdim elbette. İnsan bazı anların kıymetini yaşarken bilemiyor. O anın içindeyken oldukça acı veren ve kötü gözüken bazı olaylar, üzerinden bir yıl gibi kısa bir zaman geçmesine rağmen bile tatlı bir anı olarak hafızalarda yer edebiliyor.
Bu sene şarkılı uyandırma, enfes bayram kahvaltısı, sarma ve baklavaya tik. Ama sabaha kadar uyuyamadığım için baş ağrısı arka fonlu bir bayram geçiriyorum. Bakalım seneye nerede, ne yapıyor olacağım.
Son söz olarak, bayram mübarek.
Comments
Post a Comment