Bir iki haftadır kafam çok karışık. Spesifik olarak benim
karar vermem gereken mevzuların olması ve benim de durmadan insanlarla konuşup onlardan fikir
almak isteyişlerim ama sonucun yine benim vereceğim kararlarda düğümlenmesi-
İki saati aşkındır kulağımda mozart çalıyor, bu kez bir şeyleri çözebildim
sanıyorum. Yazmak güzel şey. Daha ötesi, ‘pros and cons’ listeleri hayat
kurtarır, literally.
Bir mesele var.
İnsanın bir işi samimi olarak yapmak
istemediği zamanlarda, zor geldiği için mi yapmadığı yoksa mantıklı olanın yapmamak mı
olduğu ikilemiyle karşılaşıldığında sağlıklı bir karar alabilmenin neredeyse imkansız olması... Misal, yapılması gereken bir iş var ve içinizden yapmak gelmiyor. Zor geliyor.
Çünkü bu hayatta neredeyse her şey uzun ve yorucu zahmet gerektiriyor. İşte siz de
diyorsunuz ki, bu işi yapmam lehime olmayacak, en iyisi göz ardı edeyim.
Ama işte bu noktada insanın kendisine karşı dürüst olması
çok zor. Yani tamam, o işi yapmaya engel bir takım hadiseler olabilir ama bu
hadiselerin ortaya çıkması sizin işinize geliyorsa, dahası hoşunuza gidiyorsa bir yerde
ters giden bir şeyler var demektir.
Bu aydınlanmaya gerçek anlamda ilk kez üniversite son
sınıfta varmıştım. Kendime göre haklı gerekçeler üretebildiğim bir meselenin
aslında böyle oluşunun işime geldiğini fark etmem ve iplerin o dakikadan itibaren kopması. Benim için
küçük ama toplum için büyük bir adım.
İkinci kez aydınlanmayı da bugün akşam eve gelirken
yaşadım. Hiç başlamak istemediğim, bana oldukça güç gelen bir mevzu var ve
şimdiye dek kendimce onlarca sebep bulmuştum başlamamak için. Ama fark ettim ki
bunun böyle olması gerçekten işime geliyor ve bu iyi değil.
İnsan her daim, ‘rahatsız’
olmalıdır. Gerçekten öyle olmasa bile rahatsızmış gibi hissetmelidir. Hissetmelidir ki, daha iyi olanı arayabilsin. Yoksa yerinden kıpırdayamayan koca
koca garfield'lere dönüşmemiz işten bile değil.
Velhasıl, iş ve eylemlerimizde kendimize sunduğumuz her
bahane, gerçekten bahane değil aslında. İnsanın kendine karşı dürüstlük
mekanizmasını çok iyi bir şekilde işletebilmesi lazım. Kendisine dürüst olmayan ve ustalıkla
bahane üretebilen bir insan, başkalarına hiç dürüst olamaz. Başkalarına duyulan saygının
ve sevginin, öz saygı ve öz sevgiden geldiğini savunurum hep. Ama sanırım
dürüstlük mevzusunda bunu çok daha önceden savunmam gerekiyormuş.
"İçimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. Açıp gösterelim. Yine de anlatıyoruz ama."
Esen kalın.
Comments
Post a Comment