Merhaba.
Burayı boş bırakmayı cidden sevmiyorum. O yüzden spontone de
olsa bir şeyler yazmak umudu ile geldim.
Bazen bilgisayarda gezinirken eski yazılarıma denk
geliyorum. Bir sene önce yazmışım, tarih öyle söylüyor. Orada yazdıklarıma
bakıyorum. Hayal kurduğum, şikayet ettiğim, hedeflediğim, sevdiğim yahut
sevmediğim şeyler hep aynı. Bir insan bir yılda hiç mi değişmez diyorum
kendime. Bu sorunun cevabı hem evet hem hayır.
Değişiyoruz çünkü hayat durağan
değil. Haliyle insan da durağan değil. Fakat bir yönüyle de değişmiyoruz çünkü
benliğimiz aynı. Zihnimizin içindekiler aynı. Belki yaşam koşullarımız, o anki
meşguliyetlerimiz değişiyordur. Ama genel itibariyle insan aynı insan.
Mesela bir sene önce bu hayatı yaşanabilir kılan motivasyonu bulmaya çalışıyormuşum, şu an hala
öyle. Yine bir sene öncesinde uyku düzenimden şikayet etmişim, şimdi de durum çok farklı
değil. Beş sene sonra bir yerlerde rastlaşırsak şayet, muhtemelen yine aynı
durumda olacağım. Peki neden? Bu biraz komik geliyor. Tüm hayatımız boyunca
aynı insanı oynayacaksak, gerçekten sıkıcı ve çözüme kavuşmamış sorunlarla dolu
hayatlar yaşayarak öleceğiz demektir.
Bir de şu var: mesela bir dil öğrenmek istiyoruz veya bir müzik aleti çalmak istiyoruz.
Diyoruz ki ben bunu şimdi çalışmaya başlasam ohoo kaç ayda ancak tam
anlamıyla öğrenebilirim. Böyle diyerek hiç başlamamayı tercih ediyoruz. Böylece de bir sene sonra elimizde
koca bir sıfır oluyor.
Halbuki bunun düşüncesi o an zihnimize düştüğünde hemen başlasak ve günde 15 dakika öğrenmeye zaman ayırsak, bir yılda en azından bir seviye atlarız. Belki birden fazla bile atlayabiliriz. Belki gelişme gösterdikçe 15 dakikayı bir saate çıkarırız, belki bir kursa yazılmaya karar veririz, belki de o dilin konuşulduğu ülkeye iki haftalık eğitim planlarız. Ama işte o ilk adımı atmadığımız için gerisi hiçbir zaman gelmiyor. Bir sene böylece geçmiş oluyor ve biz elimizde koca bir sıfırla, ah zamanında bir dil öğrenseydim keşke, diyoruz. Trajikomik.
Halbuki bunun düşüncesi o an zihnimize düştüğünde hemen başlasak ve günde 15 dakika öğrenmeye zaman ayırsak, bir yılda en azından bir seviye atlarız. Belki birden fazla bile atlayabiliriz. Belki gelişme gösterdikçe 15 dakikayı bir saate çıkarırız, belki bir kursa yazılmaya karar veririz, belki de o dilin konuşulduğu ülkeye iki haftalık eğitim planlarız. Ama işte o ilk adımı atmadığımız için gerisi hiçbir zaman gelmiyor. Bir sene böylece geçmiş oluyor ve biz elimizde koca bir sıfırla, ah zamanında bir dil öğrenseydim keşke, diyoruz. Trajikomik.
İnsanın şunu zihnine iyice kazıması gerekiyor: zaman
geçiyor. Zaman çok hızlı geçiyor. Zaman öyle ya da böyle geçiyor. O yüzden şu
asırda en son dert etmemiz gereken şey zamanın nasıl geçeceği mevzu. Çünkü gelmiş
geçmiş en hızlı zamanlara şahit oluyoruz. Her şey bir anda olup bitiyor ve biz
unutuyoruz. O şeyin yıl dönümü geldiğinde bir yıl mı olmuş, vay canına diyoruz.
Madem zaman her nasılsa akıp gidiyor ve madem insanın buna
olumlu ya da olumsuz hiçbir katkısı yok, en azından zaman kaygısından ötürü
ertelediğimiz şeyleri bir daha gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyorum. Çünkü hayat
cidden sandığımızdan kısa. Bu şekilde ertelemeye devam edersek hayal ettiğimiz
şeyleri yapmaya hiçbir zaman vakit de bulamayabiliriz.
Esen kalın.

Yazınızın içeriğine ve tavsiyelerinize içtenlikle katılıyorum.Ben de dediğiniz gibi her şeyi erteledim ve sonuçta elde kocaman bir sıfır ile kaldım.Belki de olumsuz sonuç almaktan korktum hayatta bir adım atarken.Hep -1'in 0'dan küçük olduğunu düşünerek hareket ettim.Oysa olumsuz bir sonucun insana çoğu zaman olumlu bir sonuçtan daha çok şey kazandırdığını gördüm.Belki de dinlediğim bir şarkı, tattığım yemek, kokladığım bir koku beni anılara götürmesi gerekirken beni her zaman pişmanlıklarıma götürdü.Şu an 23 yaşındayım(yaygın görüşe genç) ve her şeye geç kaldığımı düşünüyorum.Zamanı geri döndürmekte imkansız.Neyse biraz kafanızı ağrıttım, kusura bakmayın.Normalde yazmayacaktım ama yazınızdan sonra ertelemenin mantıksız olduğunu düşündüm.
ReplyDeleteuzun zamandır yorum gelmemişti, o yüzden biraz şaşırdım :) öncelikle yorumunuza teşekkür ederim. ben de yazdıklarınıza nacizane bir şeyler söylemek isterim. aynı yaştaymışız, ve kesinlikle genç bir yaş. ben de pek çok şeyi erteleyerek bu yaşa ulaştım, ama ne derler bilirsiniz: zararın neresinden dönülürse kardır. hiçbir şey için geç kalmış değilsiniz. ben hayatım boyunca hep bir müzik aleti çalmak istedim. ama okul, sınavlar, kariyer telaşları vs sebepleriyle hep erteledim. ama dün itibariyle artık ertelememeye karar verdim ve şu an elimde bir ukulele tutuyorum :) belki çok iyi çalamayacağım, çünkü böyle şeyler küçük yaşta öğrenilir. ama en azından bir adım attım. siz de bunu yapın lütfen. hayatın telaşı asla bitmez. ilerde çok daha pişman olmak istemiyorsak, bi yerden başlamak gerek.
ReplyDelete