Skip to main content

Makale Günlükleri - 1



selamlar. 
*öncelikle ingilizce makalenin özetlenmesiyle ilgili uzun bir yazı olacak. bu yüzden ilgisi olmayanların okumaması tavsiye edilir. 
yaklaşık 3 gün sonra trade and development isimli bir makaleden sunum yapacağım. size buna hazırlanış sürecimi ve yaptığım hataları anlatacağım. makaleyle haşır neşir olmam çok eskiye dayanmyor. geçen sene bir dönem hukuki makaleye sarmıştım ama uzun makale okumamıştım hiç. ingilizce makaleye alakam ise neredeyse hiç yok. neredeyse değil hiç yok. ve en son bir sunum hazırladığımda iki sene öncesiydi. bu yüzden benim için her bakımdan acemice bir çalışma oldu. ikincisine daha iyi olur muhtemelen ama bunda çok yanlış bir politika izledim. şimdi size ondan bahsedeyim biraz.
makale 15 sayfaydı ve şöyle bir göz attığımda kelimelerin çoğunu bilmediğimi fark ettim. o yüzden ilk sayfadan itibaren kelime kelime çevirmeye başladım. yani telefonumdaki sözlükten kelimelerin anlamlarını bulup üstüne yazıyordum, metin çevirmesine geçmemiştim henüz. sözlük için de tureng diye bir application var telefona indirebileceğiniz. kelimelerin anlamlarını bilim dallarına göre sınıflandırmış. mesela ben direkt hukuk/ticaret/ekonomi alanlarına bakıyordum çünkü öteki türlü çok zor oluyor. bir kelimenin yirmi anlamı var ve siz hangisi sizin işinize yarar bilmiyorsunuz. ama yine de ikilemde kaldığım çok oldu. 
tabi ben böyle kelime kelime çevirerek ilerleyince bu iş işkence haline dönüştü benim için. hani elinize bir ingilizce roman alırsınız da her sözcüğün anlamına bakarak okumaya çalışınca devam edemezsiniz ya, benimki de o hesap oldu ve metin elimde iki hafta süründü. 
neyse bir şekilde bitirdim, sıra geldi kelimeleri cümleleştirmeye. bir de daha da komiği ayrı bir kağıt alıp makaleyi türkçeye çevirmeye çalıştım ki siz sakın böyle bir hataya düşmeyin. birincisi yapacağım sunum ingilizce. türkçe çevirinin bana pratikte hiçbir faydası yok. ikincisi bu işlem aşırı uzun sürer ve siz ilkinden beter halde sıkılırsınız.
neyse allahtan bir sayfa sonra bu türkçe çevirinin bir işe yaramayacağını anladım ve direkt metne yoğunlaşıp cümleleri çevirmeye başladım. ama eğer advanced değilseniz -ki ben değilim mesela- cümlelerin tamamını bir türlü anlayamıyorsunuz. hele de konu sizin alanınız dışı ise. o yüzden makalenin tamamını anlama çabam da suya düştü. takıldığım çok fazla yer oldu. adam beş tane fiilimsi kullanarak üç dört satır süren bir cümle yazmış. ben tüm kelimeleri çevirmiş olsam da cümleyi bir türlü çeviremiyorum mesela. çünkü bu kelime bilgisinden daha önemli bir şey gerektiriyor: AŞİNALIK. o da henüz bende yok.
sonra tüm cümleleri anlamayı da bir kenara bıraktım, genel bir fikrim olsun diye uğraştım. mesela bir paragrafı üç kere okuyunca her cümleyi çeviremeseniz de genel olarak neyden bahsediyor bir fikriniz oluşuyor. aslında en başından beri yapmam gereken şey buymuş. ama ben baya geç fark ettim. makaleyi böyle tüm cümleleri çevirmeye çalışmadan ama neyden bahsettiğini anlamaya çalışarak okumaya devam ettim ve kendimce tespit ettiğim, sunuma koyacağım paragrafları işaretledim. öteki kısımlarda ya çok detaylı anlatmış, ya bir sürü örnekler vermiş. mesela en başından makale hakkında biraz fikrim olsaydı bu kısımların kelimelerini çevirmek için uğraşmazdım. 
hatta size daha pratik bir şey söyleyeyim. bu benim değil arkadaşım martı’nın tavsiyesi. eğer okuduğunuz makalede giriş ve sonuç kısımları yeterli doygunluktaysa gelişme kısmını es geçerek sadece o iki kısma odaklanabilirsiniz. benim makalemin sonuç kısmı yoktu o yüzden hepsini okumak zorunda kaldım.
bu bahsettiğim makaleyi genel tarama yöntemiyle okumayı bitirdim. bir kaç kere okudum kavrayabilmek için. tespit ettiğim paragrafları bir word dosyasına aktardım ve artık onun üzerinde çalışmaya başladım. oraya 5 sayfa aktarmıştım, ama böyle sunum uzun sürüyordu ve milletin sıkılmasını istemediğim için aynı metni belki on beş kere okuyarak hangi kısımların gerçekten önemli olduğunu, hangilerini çıkarabileceğimi tespit etmeye çalıştım. ama buna rağmen hala tam olarak özetleyemem size. sunum yaparken de soru gelirse kalacağım muhtemelen. çünkü ingilizce metin okuma alışkanlığım yok. ve bazı şeyleri bir türlü oturtamıyorum. ama lisansta ingilizce eğitim gören arkadaşlarım bu durumun okudukça aşıldığını söyledi ve ben de onlarla hemfikirim. 
bu 5 sayfalık metni çok defa okuyup kısaltmaya çalıştım dedim, en fazla 3,5 sayfaya düşürebildim. bu süreçte içime sinmeyen noktalar olduğu için ana makaleye tekrar dönüp oradan aldığım parçalar da oldu. neticede kendi işimi baya bir zorlaştırdım. aslında bu kadar da kasılacak bir şey değilmiş. 
en son o 3,5 sayfalık metini sınıfın önünde robot gibi okumayayım diye -çünkü cümleler o kadar teknik ki o haliyle okusam muhtemelen hiçbir şey anlaşılmayacak- cümleleri tek tek elden geçirdim ve az bilinen kelimeleri daha yaygın anlamlı olanlarıyla değiştirdim. gereksiz bağlaçları, örneklemelerde ikiden fazla olanları vs temizledim. ve sonra da yapabildiğim kadarıyla bazı cümleleri kendi cümlelerimle yani günlük konuşma diliyle tekrar yazmaya çalıştım. çünkü insanların anlaması için biraz günlük dile yaklaştırmam lazımdı. ama bu iş herhalde en zor kısım. çünkü mesela çok uzun bir cümle geliyor. onu o haliyle okusan zaten tek nefeste okuyamayacaksın. kendi cümlelerimle özetleyemem çünkü çok karışık. ama en azından cümleyi kendi içinde parçalara ayırayım diyorum. mesela bir cümleyi üç cümle haline getirmek gibi. ama bunda bile baya zorlandım çünkü adamlar devrik cümle bile kullanmışlar ve ingilizcede bağlaç olayı türkçeden daha gelişmiş sanırım. bir cümleye bağlaçlarla istediğiniz kadar yan cümle ekleyebiliyorsunuz. 
neyse çok uzattım galiba. son olarak bu kısaltma-cümle yorumlama-kelime değiştirme kısmına da elimden geldiğince emek verdim ve power pointe aktardım yazıyı. power pointte de tüm metni yazmadım. mesela bir paragrafın ilk iki cümlesini oraya yazdım. son iki cümlesi kağıtta kaldı, oradan okuyacağım. çünkü çok yazı da insanların gözlerini yorar. ve yine her slayta başlık vermeye çalıştım çünkü öyle olunca insanların ilgisini canlı tutmuş oluyorsunuz. bu fikirler de sevgili arkadaşım martı’ya ait. bana kalsa ben tüm metni sunuma aktarmıştım. 
bir ay sonra buna benzer başka bir ingilizce makaleden daha sunum yapmam gerekiyor. ama bu işler tamamen pratik. bunda yaptığım hataları onda yapmam ve onda direkt doğru yoldan hazırlamaya başlarım diye düşünüyorum.  
esen kalın.      


Comments

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Ph(inishe)D

  Today marks an important milestone in my life. I just submitted my PhD thesis, and it felt extremely awkward. After I pulled myself together, I visited this bench above, my sad place in Southampton. I have come here so many times. When I get upset, frustrated, or disappointed, I come here to cry, to think, to talk to myself out loud. And today, the reason I came here after my thesis submission was to let go of the things that made me miserable for the last four years. Over the past years, I got upset over so many different things. I got upset over my PhD thesis, over and over again. I got upset over presentations, progression review deadlines, writing, not writing, not being able to read, not being able to understand what I read due to language barriers... I got upset over the wrong people, and then over people who were even more wrong. Countless things. This bench has witnessed my sorrow and stayed still for me while I burst into tears each and every time. And now, since I...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...