“İlk adımı attın, şimdi gerisinin gelmesi için biraz
sabretmen gerekecek” dedi doktor, arkasındaki koltuğa daha da yaslanarak. Genç
adam gözleri heyecan dolu bir şekilde konuşmaya başladı. “Biliyorum biliyorum,
alışmam için zamana ihtiyacım var ama işte gel gör ki bunu kalbime
anlatamıyorum. Siz söyleyince aklen hepsini onaylıyorum, hepsi mantıklı
geliyor. Ama eve gittiğimde yine eski yaşantıma geri dönüyorum. Yine aceleci,
fevri ve mükemmeliyetçi kişi oluyorum
doktor, onu ne yapacağız?”
Psikolog Gökyüzü bey hemen yanı
başında duran kettle’ı aldı, sakin hareketlerle içine su koydu ve fişe taktı.
Sonra da karşısında duran ve kendisini çıkmazda nitelendiren ama aslında hiçbir
şeyi olmayan delikanlıya, “sütlü mü sütsüz mü” dedi. Genç adam kafasını
kaldırıp şaşkın gözlerle doktora bakınca, “Kahveyi diyorum canım, nasıl
içiyorsun sütlü mü sütsüz mü? Ona göre hazırlayacağım.” Delikanlı çekingen bir sesle “sütlü” diyebildi ama bir yandan da, ben kahve istemedim ki, bu da nereden çıktı şimdi böyle tam da terapinin ortasında, diye geçiriyordu. “Kahve” dedi doktor, sonra derin bir nefes aldı. “Sinirlere iyi gelir. Aslında bende pek çok şeye daha iyi gelir, mesela grip olunca ıhlamur yerine kahve içerim ben. Ama tabi bana iyi gelmesi, ona öyle inandığım için. Normalde sadece sinirlere iyi gelir. Bu yüzden sana sormadan kahve koydum.”
“Senin dediklerine bakacak olursak, buraya gelince
söylediklerimin aklın tarafından onaylandığını, ama eve gidince kalbine söz
geçiremediğini ve ulaşmak istediğin her ne varsa bir an önce ulaşmak için
kendini sıkıntıya soktuğunu söylüyorsun. Peki bunu yaparak hiç bir yere
varabildiğin oldu mu? Hayır. Sen mantığını devre dışı bırakıp hislerinin seni
yönetmesine izin verdiğin sürece bu mükemmeliyetçi yapın yüzünden ve elde etmek
istediğin şeylere hemen o anda erişmek isteme telaşın yüzünden hiç bir yere
varamayacak, aksine dünyanı kendin için daha da çekilmez hale getireceksin.”
“ Şimdi benim senden yapmanı istediğim şey şu, sabah
uyanınca öncelikle o gün de tüm uzuvların çalışır halde ve aklı başında
uyanabildiğin için memnun ol. Evet, şaka yapmıyorum. İnsana sürekli verilen
şeylerin kıymetini pek anlamaz insan. Ta ki onlar elinden alınıncaya kadar.
Sen de hasta olduğunda sağlığının değerini anlıyorsun ama, sağlığına tekrar
kavuşunca hastayken ki halini unuttuğun için memnun olacak bir şey bulamıyorsun
kendinde. Evet ne demiştik, sabah uyanınca ilk iş, uyanabildiğimiz için mutlu
olmak. Sonra o gün ne yapmak gerekiyor, bizi hangi işler bekliyor bunları bir
bir zihinde tasarlamak...”
“Hayatta pek çok şeyi kaçırıyoruz, çünkü daha zihnimizde bir
yol haritası çizmeden bodoslama dalıyoruz işlerin içine. Halbuki öncesinde bir
plan yapsak, bu iş ne kadar sürecek, benim ne kadar gücümü, enerjimi, zamanımı,
paramı vs. alacak bunları hesaplasak, işin yarısına geldiğimizde geçirdiğimiz
zamana ve elimizden gidenlere bakıp ah vah etmeyiz. Biraz gerçekçi olmak lazım.
Kimse peri masalında yaşamıyor. Eğer bu hayatta bir adım atıyorsan, onun
sonuçlarını da hesap etmen ve bunlardan mutsuz olmaman lazım.
“Evet hayat zor. Herkesin zorluk anlayışı ve derecesi farklı
ama şuradan geçen bir çocuğa da sorsan, yaşlı bir kadına da sorsan ikisi de sana
hayatın onlar için zor olduğunu söyleyecektir. Madem hayat zor ve madem sen bu
zorluğu yaşamak zorundasın, o zaman bu zorluk içinde karşına bir engel çıkıp da
aşamadığın olursa kendine yüklenmeyeceksin. Olabilir böyle şeyler, sağlık olsun,
bir dahaki sefere... cümleleri o kadar güzel ki! Bunu söyleyerek ve yaşayarak
kendine şu mesajı veriyorsun, ben senin her kaybında, her ulaşamadığında, her
zorlandığında ve her düştüğünde yanında olacağım. Eğer gün gelir de bir çığlık
koparır, hayatını baş aşağı eder, farklı bir yaşam sürmeye çalışır ve bu yüzden
tökezlersen ben yine senin yanında olacağım, çünkü ben senim.”
“Bunu kendi ruhuna hissettirdiğin zaman kendini yaptığın her
hatada affedersin. Eğer sen o çocuğu tökezlediği ilk zorlukta odaya kapatırsan,
bir sonraki engeli aşmak için onun ceza süresinin bitip odadan çıkmasını
beklemek zorundasın. Kendine kızma. Kendini her koşulda destekle ve kendine
zaman tanı.”
“Kimse dünyaya ayak basar basmaz bir çırpıda bir şeylerin
ustası haline gelivermiyor. Biraz öyle biraz böyle bir alışma süreci geçiriyor
ve sonunda kendini buluyor. Kendimizi bulana kadar geçen süreç zor, meşakkatli
ve sabır gerektiriyor. İnsanoğlu öyle yada böyle bir şekilde hayatını yaşıyor
ve sona ulaşıyor. Bu süreçte kimi insanlar senin gibi hayattan her şeyin dört
dörtlük olmasını umarak zor olan hayatı iki kat zorlaştırıyor. Kimi insanlar da
müthiş anlayış ve affetme kabiliyetleriyle her düşüşte ve her bayırda
kendilerine biraz zaman tanıyıp acele etmiyorlar.”
“Hangisi olacağına karar vermek senin elinde. Yani bu
tamamen senin kararın. Terapistler insanlara bir şey yapamaz. Doktorlar da öyle.
Kişi iyileşmeyi gerçekten istemediği sürece
bir ağrı kesici bile işlevsizdir. O yüzden benim görevim burada bitiyor. Sırada
senin görevin var genç adam.”
Comments
Post a Comment