Gördüğüm korku dolu rüyanın etkisiyle uyandım. Çalar saatim
6.30 u gösteriyordu- normalde çalmasını istediğim saatten bir saat önceyi.
Bir pazar günü sabahı. 6.30 u gösteren bir saat. Uyuyan insanlar. Uyanmış evren ve ben. Önümde iki seçenek vardı. Ya kurduğum saatin henüz gelmemiş olması bahanesine sığınıp ağırlaşan göz kapaklarımın kapanmasına izin verecek ve uyuyan insanlar kervanına katılacaktım. Ya da tamamen uyanmış olan evrene katılacaktım. Ben ikincisini seçtim.
Kuşlar… Her yerdeler.
Ağaçların üzerinde, binaların
çatılarında ve en çok da evlerin balkonlarında. Evlerin balkonlarında olup da
yiyecek arayan kuşlar çok dokundu.
"Güvercin kardeş,
insanlar size yiyecek veremezler, çünkü henüz uyanmadılar. Öğlene doğru
gelmelisiniz. Ha bu arada, çok da ümitli olmayın. Zira balkonları
pisleteceksiniz diye size yiyecek vermekten kaçınabilirler."
Bir ses duydum. Guguk-guk. Duymaya ne kadar da alışkın olduğumuz bir ses değil mi? Ama bu sesi çıkaran kumrunun gırtlağına ve boğazına var gücüyle hava üfleyip orayı şişirdikten sonra bu sesi çıkarıyor olması hiç ilgi çekici gelmez. Hatta bilinmez bile. Bugün anladım, o kadar da zahmetsiz çıkmıyormuş o ses. Guguk-guk. Ve uzaklardan bir cevap geldi. Guguk-guk. Evet, ben de öyle düşünmüştüm.
Güneş tam tepedeyken
ve etraf sapsarı iken uyanmaya alışkınız. Hiç güneşin doğarken ki o muhteşem
manzarasını izlemeye vakit ayırmış mıydık? Muhtemelen, hayır. Belki de yalnızca
bir kere.
Ufukta nefes kesici bir kızıllık vardı fakat güneş henüz ortada yoktu. Biraz beklediğimde ufukta görünen dağların arasından bir ucunu gördüm o sarı yuvarlak topun. Doğması ve yükselmesi öyle hızlı gerçekleşti ki, adeta güne geç kalmanın verdiği çabuklukla tüm ihtişamıyla yükseliverdi birden.
Ve evet yeryüzü tamam olmuştu. Tatlı bir serinlik, güneşin yükselen ışıkları ve kuş sesleri… Uyuyarak elde edemeyeceğim kadar mutlulukla dolmuştu birden kalbim. Evreni yakalamanın mutluluğu.
"Şafak ne yapsın ki, biz kalkmıyorsak." der Georg Christoph Lictenberg. Günün tüm bereketinin ve güzelliğinin bulunduğu güneşin doğmasına yakın vakitler, değerlendirmesini bilen için aslında altın kasede sunulmuş altın külçe hükmünde.
Gördüğüm kötü rüyanın
benim bu güzel sabahı yaşamama vesile olacağı kimin aklına gelirdi ki? Ne
gördüğüme gelince, güvercinlerin kanatlarına konup uzaklara uçtu bile…
Comments
Post a Comment