Skip to main content

Posts

Showing posts from December, 2013

Derdi Sevebilmek

  Kime dokunsam bin ah işitiyorum dedi yazar, kendi kendine. Meğer insanların ne çok dertleri varmış, ilk bakışta görünmeyen ama biraz üsteleyince meydana çıkan.   Dert kavramı insanlık tarihi kadar eski olsa gerek diye düşündü. Ne kadar çok dostum varsa, hepsine bir dert. Hayat mı bu kadar çok dert veriyor omuzlarımıza, yoksa biz mi olur olmaz şeyleri dert diye yüklüyoruz sırtımıza, bilemedim dedi. Ama bildiğim tek şey, her ne kadar insan varsa şu dünyada, ama büyük ama küçük, hepsinin bir derdi var. Kimi o dert ile yaşamayı öğrenmiş ve derdi hayatının merkezi yapmamış; kimiyse tam ortasına oturtmuş derdini hayatının da, uğraşır durur onunla.   Peki bu dertler ne sebeple var, diye düşündü biraz. İmtihan sırrı geldi aklına. Dertlerin insanı olgunlaştırdığı ve hayata daha güçlü tutunmasını sağladığı düşüncesi geldi. Evet, dedi. Dertler birer külfet değil, nimet aslında. Bakmasını bilen için dertler, güçleştirici yönünden çok, olgunlaştırıcı yönünü açar insan...

Herkes Kendi Hayatını Şekillendirir

    Hayatımızın merkezinde başka insanlar olduğu sürece onların üzüntüleri ya da moral bozuklukları, bizim üzüntülerimiz ve moral bozukluklarımız haline gelir. Ama eğer hayatımızın merkezine kendimizi oturtursak bizi sadece kendi dertlerimiz üzer.     Başkasının surat asmasının ya da kaprisinin bizi üzmesine izin vermeyecek kadar güçlü karakterli olmalıyız. Yoksa ona üzül buna üzül derken kendimizin ya da yakınlarımızın olmayan bir sürü dert yüzünden  mutsuz bir hayat sürmeye mahkum ederiz kendimizi.     Etrafımızda her şey iyi gitmeyebilir. Hatta hiçbir şey de iyi gitmeyebilir. Kimse bize mükemmel bir hayat garantisi vermedi sonuçta. Etrafımızı değiştiremeyiz belki. Ama kendimizi değiştirerek etraftan etkilenme katsayımızı sıfıra indirebiliriz.    Başkalarının mutsuz ya da başarısız olması bizim bahanemiz olmamalı. Bu sadece kendimizi kandırmaktır çünkü.    Okuduğum bir kitapta şöyle bir hikaye var...