Skip to main content

Aslolan İç Motivasyon


   İnsan her ne kadar çoğu zaman dışarıdan gelen tebriklere, övgülere, olumlu eleştirilere ihtiyaç duysa da, önemli olan iç motivasyondur. Hatta bana göre iç motivasyon, her şeydir.
  Çünkü insanlarla bir arada yaşasak da, her an çevremizde birileri bulunsa da bu, o insanların bizi sürekli motive edeceği anlamına gelmiyor. Moralimiz her bozuk olduğunda yanımızda bizi teselli edecek birisini bulamayabiliriz. Bazen kendi kendimizi teselli etmemiz gereken durumlar da olacaktır.

  İşte insan, dış motivelere ne kadar az bağımlı yaşarsa, etrafında kendisini motive edecek birisini bulamadığında o kadar az yıkıma uğrar. Kendi kendine de yetebileceğini sürekli kendisine hatırlatan insan, yanında başkaları olmadığı zaman çok büyük boşluk hissetmez.
  Tabiî ki arkadaş ve ailenin bizim için ifade ettiği, çok şeydir. Ama her şey değildir, olmamalıdır. İnsanın bir de kendi benliği vardır. Etrafta kimse bulunmasa da o benlik vardır. Tökezleyip yere düştüğünde, yanında elinden tutup kaldıran kimse olmadığında da silkinip ayağa kalkabilmelidir insan. Yoksa birilerinin gelmesini bekleyecek olursa, uzun zaman orada beklemesi ve belki de hiçbir zaman ayağa kalkamaması ihtimaller dahilindedir.  Kendisini, ileride bekleyen zor günler için güçlü yetiştiren insan, ilk darbede yerde kalmaz. Sağlam bir inanca sahipse ne kadar çok darbe alırsa alsın, ayağa kalkıp tekrar koşabilir.

  Sınav haftanızdasınızdır. Ertesi güne çok önemli bir sınavınız vardır ama içinde bulunduğunuz stresli ruh halinden dolayı bir türlü masanın başına oturamamaktasınızdır. Sizi rahatlatmasını ve size çalışmak için moral vermesini beklediğiniz motivasyon konuşmasını, ailenizden ya da arkadaşlarınızdan duymadınız. Aksi gibi hepsinin kendi sorunları var ve sizinle ilgilenecek durumda değiller. Kimse sizi motive etmedi diye kaderinize küsüp çalışmayacak mısınız? İnsana sürekli bir şeyler düşündüren, hayaller kurduran, hareketlerini yönlendiren benliğe ne oldu?
  Etrafımızdaki insanlardan beklediğimiz ilgiyi göremediğimiz zamanlarda, bizi motive etme potansiyeline sahip olan ama çoğu zaman tembellik edip kullanmadığımız bir benliğe sahip olduğumuzu hatırlamalıyız. Hayatımızın merkezinde biz oturduğumuza göre her ne hale düşersek düşelim, normale dönmek hiç de zor olmamalı. Çünkü zaten bu hayat bizim. Hayatımızı bir televizyona benzetirsek, kumandasını elimizde tutuyoruz.

  Hayatımız, bizim yaptığımız tercihler sonucu bu halde. Elimizde olmadan gerçekleşen kader hadiselerini bir kenara bırakacak olursak, hayatımız bizim çektiğimiz yere gidiyor. Yani durum ve şartlar ne olursa olsun kendimizi motive edip moral bulmak da depresyona sokmak da bizim elimizde. Etrafımızda hayatımızı etkileyen insanlar olmasa da motivasyon sahibi olabiliriz. Dibe çakıldığımızda elimizden tutup kaldıran kimse olmasa da tekrar yüzeye çıkabiliriz.
   İnsanın motivasyonunu yükseltecek güç kendi içinde. Marifet onu keşfedip doğru kullanabilmekte.

Comments

Popular posts from this blog

YLSY Sürecim

Üniversite üçüncü sınıf. Aziz hoca bir dersimizde “Türkiye'de akademisyen olabilmenin yolları”nı anlatıyor. O zaman bunun için 3 yol var: ÖYP, cari alımlar ve MEB bursu. O gün MEB bursunu duyunca çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Anneme anlatıyorum hemen, 6 sene çok fazla diyor; babam, Türkiye'de bir iş sahibi olmamı söylüyor. Benim için hiç kolay bir ikna süreci olmuyor. Kendimi ifade etme çabalarım hala gözümün önünden gitmiyor.  Bir sene sonra ÖYP kaldırılıyor. Yıkılıyorum. Sonra mezun oluyorum. Sonra 2016 yılında ilk kez YLSY tercih kılavuzu yayınlanıyor. İçinde özel hukuk yok. Benim hukuku sevme nedenim olan özel hukuk yok. Başvurmuyorum. Ama gerçekten çok üzülüyorum. Aradan birkaç ay geçiyor. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne yüksek lisansa kabul ediliyorum. Ve YLSY'yi tamamen unutuyorum. Çok güzel bir yüksek lisans dönemi... Hocalarımı çok seviyorum. Okulumu çok seviyorum. Beni gerçekten tatmin ediyor. Sonra staj başlatıyorum. Yüksek lisans ve stajı aynı...

Ph(inishe)D

  Today marks an important milestone in my life. I just submitted my PhD thesis, and it felt extremely awkward. After I pulled myself together, I visited this bench above, my sad place in Southampton. I have come here so many times. When I get upset, frustrated, or disappointed, I come here to cry, to think, to talk to myself out loud. And today, the reason I came here after my thesis submission was to let go of the things that made me miserable for the last four years. Over the past years, I got upset over so many different things. I got upset over my PhD thesis, over and over again. I got upset over presentations, progression review deadlines, writing, not writing, not being able to read, not being able to understand what I read due to language barriers... I got upset over the wrong people, and then over people who were even more wrong. Countless things. This bench has witnessed my sorrow and stayed still for me while I burst into tears each and every time. And now, since I...

Yeni Mezun Bir Hukukçuyu Neler Bekliyor- Part 1

Merhaba, İlk olarak çok uzun zamandır yazı yazmadığımı belirtmeliyim. En son yazıyı kasımda yazmışım. Kasımdan bu yana geçen 8 ay boyunca çeşitli yoğunluklarım olduğundan ve bir süre sonra da araya zaman girdiği için bloga yazmak zorlaştığından ötürü yazı yazamadım. Fakat bir arkadaşımın yeni mezun bir hukukuçuya neler tavsiye edebileceğimi anlatan bir yazı kaleme almamı ricası üzerine kendimi bilgisayarın başında buldum. Umarım bu yazıyla blogun tozunu kaldırmış olurum. Öncelikle internetteki herhangi bir yerden copy-paste yapmayacağımı söylemeliyim. Bu yazdıklarım tamamen benim büyüklerimden öğrendiğim ve yaşayarak tecrübe ettiğim şeyler. Ben halihazırda avukatlık stajımın sonuna geldim ve yüksek lisansta da tez aşamasına gelmiş bulunuyorum. Kendimden yola çıkarak da anlatacağım bazı şeyleri. Keyifli okumalar. TATİL Bu yeni mezun olmuş herkese verebileceğim ilk ve en büyük tavsiyedir. Ben mezun olur olmaz, geçiçi diplomalarımız çıkınca koşa koşa baroda staj başvur...