Saat akşam beş suları. Ankara adliyesinin önündeki otobüs duraklarında otobüs bekliyorum. Aynı zamanda da telefonla konuşuyorum. Bir anda bir insanın şahit olabileceği en kötü manzaralardan birine şahit oldum. Elinde baston olan ve engelli olduğu belli olan bir adam gözlerimin önünde yere yığılıverdi. Ama normal bir şekilde düşmedi. Adamın daha sonra ayağa kalktığını görmesem ayaklarının kırıldığına emindim. Öyle kötü bir düşüştü yani. Adam Kastamonulu. Hastaneden yeni taburcu olmuş, evine gidecek. Ama ne yol parası ne de telefonunda kontörü var. Kendisini almaya da kimse gelmemiş. Sadece bir dakika gözümüzü kapatıp da kendimizi onun yerine koysak... Evinize dönmek için hiç yol paranız yok. Birilerini arayıp halinizi haber veremiyorsunuz. Üstelik hastaneden yeni taburcu olmuşsunuz, zar zor yürüyorsunuz ve engelli bir bireysiniz. Ne hissederdiniz? Çaresizliğin en somut hali bu olsa gerek. Adamın ailesinin sorumsuzluğun...
Everything starts with a dream.